Ana Sayfa Blog

Sürekli Teslimat Nedir?

Sürekli Teslimat (Continuous Deployment- CD), yazılım geliştirme süreçlerinde, yapılan her değişikliğin hızlı, güvenli ve düzenli bir şekilde kullanıcıya ulaşmasını sağlamayı amaçlayan bir metodolojidir. Bu yöntemde, geliştirme, test ve dağıtım süreçleri mümkün olduğunca otomatik hale getirilir. CI/CD’nin bir parçası olan sürekli teslimat, yazılımın her zaman üretim ortamına gönderilmeye hazır olmasını sağlar.

Yazılım Geliştirme Süreçleri: Geleneksel Yaklaşım ve Sürekli Teslimat

Geleneksel Yaklaşımda geliştirilmek istenen yazılım, belirli kilometre taşları tamamlanana kadar geliştirilir. Uzun test süreçleri sonucunda büyük sürümler hazırlanır. Ancak bu yöntem genellikle karmaşık entegrasyon sorunları, büyük hata oranları ve zaman kaybı ile sonuçlanır.

Sürekli Teslimat Yaklaşımında ise her kod değişikliği bir yapı (build), test ve dağıtım sürecinden geçer. Yazılan her geliştirme sürekli olarak üretim benzeri bir ortamda test edilir. Sonrasında yazılım her zaman yayınlanmaya hazır hale getirilir.

Sürekli entegrasyon (Continuous Integration – CI) süreçlerinde geliştirilen her kod değişikliğini sürekli olarak birleştirip test edersiniz.

Fark:
Geleneksel yöntem, büyük ve karmaşık değişiklikler için uzun süreçler gerektirirken, sürekli teslimat küçük ve sık değişikliklerle süreci kolaylaştırır.

Sürekli Teslimatın Faydaları

  1. Daha Hızlı Pazara Sunum: Sürekli teslimat, fikirlerin hızla hayata geçirilmesini ve test edilmesini sağlar. Örneğin, bir uygulama özelliği aynı gün içinde üretime alınabilir.
  2. Daha Az Hata: Her değişiklik anında test edilip dağıtıldığından, hatalar erken tespit edilir. Büyük sürümlerde biriken entegrasyon sorunları yerine küçük ve yönetilebilir değişiklikler yapılır.
  3. Daha Güvenilir Süreçler: Üretime alınan değişikliklerin sürekli test edilmesi, güvenilirliği artırır. Hangi değişikliğin hangi soruna neden olduğu kolayca tespit edilir.

Sürekli Teslimat ve Dağıtım

Sürekli Teslimat (Continuous Delivery): Yazılım her zaman yayınlanmaya hazırdır. Dağıtım, genellikle bir insan onayı ile gerçekleştirilir.

Sürekli Dağıtım (Continuous Deployment): Dağıtım tamamen otomatik hale getirilir. Yeni bir kod parçası başarılı bir şekilde test edilirse, doğrudan üretime alınır. Amazon, Meta, Google gibi büyük şirketler bu yöntemi kullanır.

Fark:
Sürekli teslimatta, son adımda bir onay süreci bulunabilir; sürekli dağıtımda ise her şey otomatik olarak gerçekleşir.

DevOps ve Sürekli Teslimat: Yüksek Performans Göstergeleri

  • Hızlı Döngüler: Yüksek performans gösteren ekipler, değişiklikleri üretime bir saatten kısa sürede aktarabilir.
  • Daha Az Başarısızlık: Sürekli teslimat kullanan ekiplerin değişiklik başarısızlık oranı daha düşüktür.
  • Üretim Sorunlarının Çözülme Süresi: Üretim sorunlarından kurtulma süresi de belirgin bir şekilde azalır.

Örnek:
Bir yazılım ekibi, bir uygulamadaki veritabanı bağlantılarında bir sızıntı fark ediyor. Sürekli teslimat sayesinde:

  • Dağıtımlar ile veritabanı grafikleri karşılaştırılarak sorun tespit ediliyor.
  • Hangi kod değişikliğinin soruna neden olduğu hızla bulunuyor.
  • Birkaç saat içinde düzeltme yapılabiliyor.

Sürekli Teslimatın Süreci:

  1. Sürekli Entegrasyon (Continuous Integration): Kod, sık sık ana kod tabanına entegre edilir. Her entegre işlem, otomatik olarak test edilir.
  2. Otomatik Testler: Birim testler, entegrasyon testleri ve kabul testleri çalıştırılır.
  3. Üretim Benzeri Ortamda Dağıtım: Değişiklikler, bir test ortamında sürekli olarak dağıtılır ve doğrulanır.
  4. Son Onay veya Otomatik Dağıtım: Sürekli teslimatta, üretime geçmeden önce insan onayı gerekebilir. Sürekli dağıtımda, değişiklikler otomatik olarak üretime alınır.

Sürekli Teslimatın İşletmelere Katkısı

  1. Rekabet Avantajı: Değişikliklerin hızla üretime alınması, rakiplere karşı avantaj sağlar.
  2. Daha Yüksek Kalite: Sürekli test edilen yazılım, daha az hata içerir ve daha kararlıdır.
  3. Maliyet Azaltma: Süreçler otomatikleştirildiğinden, manuel müdahale ve insan hataları azalır.

Sürekli teslimat, yazılım geliştirme süreçlerinde hız, güvenilirlik ve kaliteyi artırır. DevOps’un temel prensiplerinden biri olan bu yöntem, büyük ölçekteki şirketlerden küçük ekiplere kadar her seviyede etkili sonuçlar sağlar. Sürekli teslimatı uygulayan bir ekip, pazara daha hızlı çıkar, hataları daha çabuk tespit eder ve üretim süreçlerini daha güvenli hale getirir.

Sürekli Entegrasyon İçin Altı Uygulama ve Temel Kavramlar

Sürekli entegrasyon (CI), yazılım geliştirme süreçlerini hızlandıran, hata oranını düşüren ve kodun her zaman çalışır durumda kalmasını sağlayan bir yaklaşımdır. Bu sürecin başarısını artırmak için belirli prensiplere uyulması gerekir.

  1. Derlemeleri Hızlı Tutun

Derleme işleminin hızlı olması, ekip üyelerinin sık sık küçük değişiklikler yapmasını teşvik eder. Uzun süren derlemeler, değişikliklerin birikmesine yol açar ve bu da entegrasyon sorunlarını artırır.

  • Hedef: Bir derleme işlemi, “kahve testi” denilen süre içinde (yaklaşık 5 dakika) tamamlanmalıdır. Hızlı derlemeler, geliştiricilerin değişikliklerini hemen test etmelerini ve entegre etmelerini sağlar.
  1. Küçük Değişiklikler Yapın

Büyük kod değişiklikleri, birleştirme ve test süreçlerinde daha fazla hata ve sorun çıkarır. Küçük değişiklikler, ekiplerin kodu kolayca gözden geçirmesini ve hataları izole etmesini sağlar.

Böylece kod gözden geçirme süreçleri daha basit olur ve başarısızlıklar kolayca tespit edilir ve düzeltilir.

3.Derlemeyi Bozuk Bırakmayın

Derleme bozulduğunda, diğer ekip üyelerinin çalışmasını engelleyebilir. Bu, teslimat sürecinde gecikmelere neden olur.

  • Hedef: Derleme bozulursa, ekip derhal çalışmayı durdurmalı ve derlemeyi düzeltmelidir.
    Bu yaklaşım, ekibin disiplinini ve teslimat kültürünü güçlendirir.
  1. Gövde Tabanlı Geliştirme Akışı Kullanın

Dal Tabanlı Yaklaşım (Branch-Based Development):

  • Her geliştirici, ana kod tabanından (gövde) bir dal oluşturur ve uzun süre üzerinde çalışır.
  • Dal sonunda ana gövdeyle birleştirilir. Ancak, dalların uzun süre ayrı kalması büyük birleştirme sorunlarına neden olabilir.

Gövde Tabanlı Yaklaşım (Trunk-Based Development):

  • Geliştiriciler, küçük değişikliklerini günlük olarak ana kod tabanına ekler.
  • Kod, sık sık entegre edildiği için herkes aynı kod tabanında güncel kalır.

Özellik Bayrakları (Feature Flags):
Henüz tamamlanmamış veya yayınlanmaya hazır olmayan özellikler için, uzun süreli dallar yerine bayraklar kullanılır. Kodda hangi özelliklerin aktif olup olmayacağını kontrol ederek sürekli entegrasyonu kolaylaştırır.

Böylece kod çatışmaları azalır. Kodun düzenli olarak test edilmesi ve entegre edilmesi sağlanır ve yazılım geliştirme süreci daha hızlı ve güvenilir hale gelir.

  1. Kararsız Otomatik Testlere İzin Vermeyin

Kararsız testler, bazen geçen, bazen başarısız olan testlerdir. Bu durum, CI sistemine olan güveni zedeler ve süreçlerin güvenilirliğini düşürür. Bu sebeple kararsız testler tespit edilmeli ve hızlı bir şekilde düzeltilmelidir. Gerekirse, bu testler CI sürecinden çıkarılmalıdır. Böylece CI sürecinin güvenilirliğini artırır ve ekiplerin süreçlere olan güvenini korur.

  1. Yapıdan Üç Şey Döndürün: Durum, Günlük ve Yapı
  2. Durum (Status): Yapının başarılı mı (pass) yoksa başarısız mı (fail) olduğunu belirten bir çıktı sağlar. Genellikle kırmızı (başarısız) ve yeşil (başarılı) gibi görsel göstergelerle ifade edilir.
  3. Günlük (Log): Derleme ve test süreçlerinin detaylarını içerir:
    • Hangi testler çalıştırıldı?
    • Hangi hatalar tespit edildi?
  • Geliştiriciler, bu günlükleri inceleyerek sorunları hızlıca çözebilir.
  1. Yapı (Artifact): Test edilmiş ve dağıtıma hazır bir uygulama sürümüdür. Sürüm numarasıyla etiketlenir ve bir depolama alanına gönderilir (örneğin, Docker Hub veya Azure Artifacts).
  • Dönüşlerin Önemi:
    Bu çıktılar CI/CD araçları tarafından geliştiricilere ve ekip liderlerine sağlanır:

    • Durum ve Günlük: Hataların hızlıca bulunmasını sağlar.
    • Yapı: Üretim ortamına güvenilir bir yazılım sürümü sağlar.

Sürekli Entegrasyon ve Bu Prensiplerin Önemi

Sürekli entegrasyonun etkili olması, bu altı uygulamanın disiplinli bir şekilde uygulanmasına bağlıdır:

  1. Derlemelerin hızlı olması, geliştiricilerin sık değişiklik yapmasını destekler.
  2. Küçük değişiklikler, entegrasyon ve test süreçlerini kolaylaştırır.
  3. Bozuk bir derleme hemen düzeltilir, böylece ekipler arasında verimlilik sağlanır.
  4. Gövde tabanlı geliştirme, kod entegrasyonunu hızlandırır ve özellik bayrakları, yayınlanmamış özellikleri yönetmeyi kolaylaştırır.
  5. Kararsız testlerin engellenmesi, CI sisteminin güvenilirliğini artırır.
  6. Durum, günlük ve yapı gibi çıktılar, süreçlerin izlenebilirliğini ve güvenilirliğini artırır.

Bu uygulamalar, yalnızca CI sürecini değil, genel yazılım geliştirme ve teslimat süreçlerini daha hızlı, daha güvenilir ve daha verimli hale getirir.

 

Sürekli Teslimat İçin Beş Temel Uygulama

Sürekli teslimat (Continuous Delivery- CD), yazılım geliştirme sürecinde değişikliklerin sürekli olarak test edilip üretime alınmaya hazır hale getirilmesini sağlar. CD’nin temel amacı, yazılımın her zaman güvenli ve sorunsuz bir şekilde kullanıcıya sunulmasını mümkün kılmaktır. Bu süreci başarılı kılmak için belirli kavramlar ve uygulamaların doğru bir şekilde uygulanması gerekir.

Pipeline (Boru Hattı) Nedir?

Yazılım geliştirme sürecindeki tüm adımların (derleme, test, dağıtım) birbirine bağlı bir şekilde otomatik olarak işlendiği bir süreçtir. Boru hattı, her bir adımın sonuçlarının bir sonraki adıma aktarılmasını sağlar.

  • Pipeline kodun her aşamada otomatik olarak test edilip doğrulanmasını sağlar. Hataları erken tespit ederek hızlı geri bildirim döngüleri oluşturur. Süreci standardize ederek manuel hataları en aza indirir.
  • Örnek:
    • Kod yazılır ve kaynak kontrol sistemine gönderilir (Git).
    • CI sistemi kodu alır, derler ve test eder.
    • Testler başarılı olursa, kod staging (ön üretim) ortamına dağıtılır.
    • Dağıtım başarılıysa, kod üretim ortamına alınır.

Pipeline’da Kopukluk Olması Ne Gibi Sorunlara Sebep Olur?

Eğer boru hattındaki herhangi bir aşamada hata oluşursa, sonraki adımlar çalışamaz ve süreç durur.

  • Sorunlar:
    • Teslimat Gecikmeleri:
      Süreç durduğu için değişiklikler kullanıcıya ulaşamaz.
    • Ekiplerin Çalışmasının Engellenmesi:
      Bozuk bir yapı, tüm ekibin ilerlemesini durdurabilir.
    • Hataların Zincirleme Etkisi:
      Kopukluk düzeltilmeden devam edilirse, daha büyük sorunlara yol açabilir.
  • Çözüm:
    Pipeline, kopukluk durumunda süreci otomatik olarak durdurmalıdır. Ekipler bu hatayı çözmeden bir sonraki adıma geçmemelidir.

Değiştirilemez Paket Nedir?

Dağıtım sürecinde kullanılan yazılım paketlerinin (örneğin, Docker imajları, Java WAR dosyaları) her ortamda aynı şekilde çalışması ve üzerinde değişiklik yapılamaması prensibidir.

  • Nasıl Yapılır?
    1. Paketleme:
      Uygulama, gerekli tüm bağımlılıklarla birlikte bir Docker imajı gibi değiştirilemez bir pakete dönüştürülür.
    2. Yetkilendirme Kontrolleri:
      CI sistemi yalnızca paketi oluşturur ve dağıtım sisteminin bu paketi değiştirme yetkisi olmaz.
    3. Doğrulama:
      Paketlerin değişmediğini kontrol etmek için kontrol toplamı (checksum) kullanılır.
  • Neden Yapılır?
    • Tutarlılık:
      Aynı paket her ortamda (test, staging, üretim) çalıştırıldığından, farklılıklar nedeniyle oluşan hatalar engellenir.
    • Denetlenebilirlik:
      Her paket, belirli bir kod sürümünü temsil eder ve izlenebilir hale gelir.
    • Güvenilirlik:
      Paketlerin değişmez olması, ekipler arasında güven yaratır ve sorun tespiti kolaylaşır.

 

Sürekli Teslimat İçin Beş Temel Uygulama

  1. Yapıtlar (Artifacts) Değişmez Olmalı
  • Bir yapıt (örneğin, ZIP dosyası veya Docker imajı), derleme sırasında bir kez oluşturulmalı ve tüm ortamlarda (test, staging, üretim) aynı şekilde kullanılmalıdır.
  • Yapıtların değiştirilemez olması için yetkilendirme kontrolleri uygulanmalı, yalnızca CI sistemi bu yapıtları oluşturabilmelidir.
  1. Üretimle Özdeş Bir Test Ortamı Kullanın
  • Test ortamı, üretim ortamıyla aynı yapılandırmaya sahip olmalıdır.
  • Ağ ayarları, güvenlik politikaları ve yük dengeleyiciler üretimle uyumlu olmalıdır.
  • Gerçekçi verilerle yapılan testler, kodun üretimde doğru çalışacağını garanti eder.
  1. Boru Hattında Kopukluk Olursa Süreci Durdurun
  • Pipeline’da herhangi bir aşama başarısız olursa, süreç durdurulmalı ve hata düzeltilmeden ilerlenmemelidir.
  • Bu yaklaşım, sorunların erken çözülmesini sağlar ve kod kalitesini artırır.
  1. Değişkenliği Azaltın
  • Her dağıtımın aynı sonuçları vermesi için idempotans prensibi uygulanmalıdır.
  • Paketleme ve yapılandırma süreçlerinde Docker gibi değiştirilemez araçlar kullanılmalıdır.
  1. Otomatik ve Eksiksiz Testler Yapın
  • Kabul, duman ve entegrasyon testleri otomatikleştirilerek her dağıtımda eksiksiz çalıştırılmalıdır.
  • Otomatik testler, manuel hataları önler ve süreçleri hızlandırır.

Sürekli Teslimatta Başarının Anahtarları

  1. Pipeline’ın Güvenilirliği:
    Kopukluk durumunda süreç otomatik olarak durdurulmalı ve ekip hatayı düzeltmelidir.
  2. Değiştirilemez Paketleme:
    Her ortamda aynı paket kullanılarak dağıtım süreci tutarlı hale getirilmelidir.
  3. Üretim Benzeri Test Ortamı:
    Kodun üretim ortamında çalışacağı güvenini oluşturur.
  4. Kapsamlı Otomasyon:
    Testlerin otomatikleştirilmesi, yazılımın sürekli olarak çalışır durumda kalmasını sağlar.
  5. Denetlenebilirlik ve Tutarlılık:
    Yapıtların değişmez olması, ekipler arasında güven oluşturur ve süreçlerin izlenebilirliğini sağlar.

Pipeline (boru hattı), yazılım geliştirme süreçlerini hızlandıran, standartlaştıran ve güvenilir hale getiren bir sistemdir. Sürekli teslimatın başarısı, değiştirilemez paketlerin kullanımı, üretimle eşleşen test ortamları ve boru hattındaki hataların hızlıca çözülmesine dayanır. Bu prensipler, yazılım geliştirme ve teslimat süreçlerini daha verimli ve güvenli hale getirir.

Sürekli Teslimat ve Test Odaklı Yaklaşımlar

Sürekli teslimat (Continuous Delivery – CD), yazılımın güvenli, hatasız ve kullanıcıya hazır bir şekilde teslim edilmesini sağlar. Bu süreçte testlerin ve kalite güvencesinin güçlü bir şekilde entegre edilmesi kritik bir rol oynar. Sürekli teslimatın başarısı, kullanılan araçlar, test stratejileri ve geliştirme süreçlerine bağlıdır.

Linters ve Formatters

Linters: Yazılım kodunu dilin standartlarına ve en iyi uygulamalara uygunluk açısından analiz eden araçlardır. Kodun yapısal hatalarını, stil uyumsuzluklarını ve potansiyel sorunları tespit eder. Örneğin: Python için pylint, JavaScript için ESLint.

Formatters: Kodun biçimlendirme (indentation, boşluk kullanımı, satır uzunluğu) kurallarını otomatik olarak düzenleyen araçlardır. Kodun okunabilirliğini artırır ve ekibin standartlarına uyumu sağlar. Örneğin: Python için Black, JavaScript için Prettier.

Linters ve formatters, otomasyon araçlarıdır ve doğrudan geliştirme süreçlerine entegre edilebilir. Bu araçların seçimi ve uygulanışı, ekibin geliştirme kültürüne ve standartlarına bağlıdır. Örneğin bir ekip, sıkı biçimlendirme standartlarıyla çalışmayı tercih ederken, başka bir ekip daha esnek kurallar kullanabilir.

Ek olarak Linters ve formatters, CI/CD pipeline‘a entegre edilebilir. Kod, linter testlerinden geçmezse birleştirilmesine izin verilmez. Pipeline’da otomatik formatlama uygulanabilir.

Uçtan Uca Test (End-to-End Testing)

Uçtan uca testler, bir yazılımın tüm işlevselliklerini, gerçek kullanıcı senaryolarını simüle ederek test eder. Buradaki amaç kullanıcının karşılaştığı tüm süreçlerin sorunsuz bir şekilde çalıştığını doğrulamaktır.

Bir Rezervasyon Sistemi Örneği:

  1. Kullanıcı bir otel arar.
  2. Tarih seçer, odasını belirler ve rezervasyon yapar.
  3. Ödeme işlemini tamamlar.
  4. Rezervasyon onayını alır.

Nasıl Yapılır?

  1. Test Senaryosu Yazımı:
    Tüm kullanıcı akışları için test senaryoları oluşturulur.
    Örneğin: Bir otel rezervasyon sürecinde, otel bulunamaması gibi negatif senaryolar da test edilir.
  2. Otomasyon:
    Test senaryoları otomatikleştirilir (örneğin, Selenium, Cypress).
  3. Üretim Benzeri Ortam:
    Testler, üretimle eşleşen bir test ortamında çalıştırılır.

Nelere Bakılır?

  • Kullanıcı akışlarının doğru çalışması.
  • Sistem entegrasyonlarının (API, veri tabanı, ödeme sistemi) sağlıklı işlemesi.
  • Performans ve hata yönetimi.

Neler Göz Ardı Edilir?

  • Küçük stil problemleri (örneğin, bir butonun renginin doğru olmaması).
  • Detaylı işlev testleri (bu birim testlerin konusudur).

Yazılımdan Önce Test Yazmanın Avantajları

Test Odaklı Geliştirme (TDD):

Koddan önce test yazmayı savunan bir metodolojidir. Önce test yazılır. Testin başarısız olduğu görülür (kod henüz yazılmamıştır). Kod yazılır ve test geçene kadar düzeltilir.

Avantajları:

  1. Yüksek Kod Kalitesi: Kod, baştan itibaren test edilebilir bir şekilde tasarlanır.
  2. Hataların Erken Tespiti: Hatalar, geliştirme sırasında tespit edilir.
  3. Kapsamlı Test Seti: Yazılım tamamlandığında zaten bir test takımı oluşturulmuş olur.

Yazılımdan Sonra Test Yazmanın Dezavantajları

  • Eksik Testler: Test yazmak ikinci plana atılabilir ve eksik testler bırakılabilir.
  • Zaman Kaybı: Test yazarken kodun yeniden düzenlenmesi gerekebilir.
  • Hataların Gizlenmesi: Kod zaten yazıldığından, testler hatalı bir varsayım üzerine oluşturulabilir.

CI/CD Süreçlerinin Entegrasyonu

Test süreçleri, CI/CD pipeline’a entegre edilerek otomatikleştirilir:

  1. Continuous Integration (CI): Kod değişiklikleri birleştirildiğinde otomatik olarak birim testleri ve entegrasyon testleri çalıştırılır.
  2. Continuous Delivery (CD): Kod dağıtım öncesi uçtan uca testlere tabi tutulur ve her aşamada kontrol edilir.

Bu süreçler otomasyon sayesinde hızlı ve güvenilir hale gelir.

Sürekli teslimatın başarıya ulaşması, test süreçlerinin entegrasyonu ve kalite güvencesiyle mümkündür. Linters ve formatters, kodun bakımını kolaylaştırırken uçtan uca testler yazılımın kullanıcı deneyimini garanti altına alır. TDD gibi yaklaşımlar, yazılım geliştirme süreçlerini güvenilir ve sürdürülebilir hale getirir. Bu yöntemlerin doğru uygulanması, sürekli entegrasyon ve teslimat süreçlerini sorunsuz bir şekilde işler hale getirir.

 

Kod Olarak Altyapı ve DevOps Süreçlerindeki Rolü

DevOps dünyasının modern yaklaşımlarından biri olan Kod Olarak Altyapı (Infrastructure as Code – IaC), altyapının yönetilmesi ve yapılandırılmasını programlanabilir hale getirerek manuel işlemleri minimize eder. Geleneksel sistem yönetimi yaklaşımlarına kıyasla, kod kullanarak altyapıyı otomatikleştirmek, ölçeklenebilirliği artırır ve hataları azaltır.

Kod Olarak Altyapı Nedir?

Kod Olarak Altyapı(IaC), donanım ve yazılım altyapısının manuel işlemler yerine kod kullanılarak tanımlandığı ve yönetildiği bir yöntemdir. Geleneksel olarak, bir veri merkezi oluşturmak için fiziksel donanımları satın alıp manuel olarak yapılandırmak gerekiyordu. Ancak IaC ile:

  • Sunucular, ağlar ve depolama gibi altyapı bileşenleri kodla tanımlanabilir.
  • Altyapı kaynakları, kod aracılığıyla otomatik olarak oluşturulabilir, yapılandırılabilir ve güncellenebilir.
  • Sistemlerin yeniden üretilebilirliği ve ölçeklenebilirliği sağlanır.

Örnek:
Bir web uygulaması için bir sunucu kurmak, depolama alanı eklemek ve ağ yapılandırmasını ayarlamak için manuel işlemler yerine bir belirli uygulamalarla tüm bu süreçler otomatik hale getirilebilir.

Kod Olarak Altyapının Temel Kavramları

  1. Bildirimsel ve Zorunlu Yaklaşımlar:
    • Bildirimsel: İstenen durumu tanımlarsınız ve araç, altyapıyı otomatik olarak bu duruma getirir. Örneğin, “Web sunucusu Apache 2.4 sürümünü çalıştırmalıdır.”
    • Zorunlu: Adım adım komutlarla süreci kontrol edersiniz. Örneğin, “Apache kurulmalı, başlatılmalı ve yapılandırılmalıdır.”
  2. İdempotans:
    Bir işlemin aynı sonuçları tekrar tekrar üretmesini ifade eder. İdempotent bir sistem, aynı işlem birden fazla kez çalıştırıldığında sistemin durumu değişmeden kalır.
  3. Kayma (Drift) Tespiti:
    Sistemlerin zamanla tanımlanan durumdan farklı bir duruma kaymasını ifade eder. IaC araçları, kaymayı tespit edip düzeltmek için kullanılabilir.
  4. Self-Servis:
    Kullanıcıların, operasyon ekiplerine bağımlı olmadan belirli altyapı işlemlerini başlatmasına olanak tanır.

Kod Olarak Altyapının DevOps ile İlişkisi

DevOps, kültür, otomasyon, ölçüm ve paylaşım (CAMS) değerlerini benimser. IaC, bu değerlerin otomasyon kısmını güçlendiren bir yaklaşımdır:

  • Otomasyon ve Tekrar Edilebilirlik: IaC, altyapı işlemlerini tamamen otomatik hale getirerek manuel hataları ortadan kaldırır.
  • Hız ve Verimlilik: Yeni bir uygulama ortamı oluşturmak veya mevcut bir sistemi ölçeklendirmek, IaC ile dakikalar içinde yapılabilir.
  • İş Birliği: Kod kullanılarak altyapının tanımlanması, geliştirme ve operasyon ekipleri arasında ortak bir dil sağlar.
  • Sürüm Kontrolü: Altyapı kodları, uygulama kodlarında olduğu gibi sürüm kontrol sistemleriyle izlenebilir.

IaC’nin Avantajları

  1. Ölçeklenebilirlik: Kod kullanılarak altyapı hızla büyütülebilir veya küçültülebilir.
  2. Tutarlılık: Aynı kod tekrar tekrar çalıştırıldığında aynı altyapıyı oluşturur, manuel hatalar önlenir.
  3. Hızlı Prototipleme: Yeni bir uygulama veya test ortamı oluşturmak hızlı ve kolaydır.
  4. Maliyet Kontrolü: Otomasyon, gereksiz kaynak kullanımını azaltarak maliyetleri düşürür.
  5. Gelişmiş İzlenebilirlik: Altyapı değişiklikleri kodla takip edilebilir, böylece yapılan her işlem belgelenir.

DevOps’ta Otomatik Yapılandırma Yönetimi

Otomatik yapılandırma yönetimi, bilgi teknolojisi (IT) altyapısındaki sistemlerin, yazılımın ve diğer kaynakların yapılandırılmasını ve yönetimini otomatikleştiren bir süreçtir. Bu yöntem, manuel işlemleri ortadan kaldırarak altyapıyı kod aracılığıyla yönetmeyi mümkün kılar. Böylece sistemlerin tutarlılığı artırılır, verimlilik sağlanır ve operasyonel hatalar en aza indirilir.

Yeni dönemde gerçekleştirilen uygulamalar, yazılım geliştirme ve altyapı yönetiminde hız, verimlilik ve tutarlılık sağlamak için DevOps kültürünü benimsemektedir. DevOps’un temel prensiplerinden biri olan otomatik yapılandırma yönetimi, altyapıyı kod aracılığıyla yönetmeyi ve operasyon süreçlerini iyileştirmeyi hedefler. Bu süreç sağlama, dağıtım ve orkestrasyon olarak üç temel bölüm olarak tanımlanır. Her birinin ayrı bir rolü ve önemi vardır.

1. Sağlama (Provisioning)

Sağlama, altyapı kaynaklarının oluşturulması ve hazırlanması sürecidir. Bu, bir sistemin temel bileşenlerini (sunucular, depolama, ağ yapılandırmaları vb.) sağlamak anlamına gelir.

Sağlama Süreci:

  • Fiziksel veya sanal makinelerin oluşturulması.
  • Bulut tabanlı kaynakların (örneğin, AWS EC2, Azure VM) tahsis edilmesi.
  • Ağ yapılandırması, güvenlik grupları ve depolama kaynaklarının tanımlanması.

Örnek Senaryo:
Bir turizm firması, yoğun yaz sezonunda artan müşteri taleplerini karşılamak için yeni bir web uygulaması başlatıyor. Bu uygulama için gerekli olan sanal makineler, veritabanı altyapısı ve önbellekleme sistemi sağlama süreçleriyle hızlıca oluşturuluyor. Böylece manuel işlemlere gerek kalmadan altyapı hazır hale geliyor.

Örnek Araçlar:

  • Terraform: Çoklu bulut sağlayıcıları için bildirimsel bir altyapı tanımlama aracı.
  • CloudFormation: AWS ortamında altyapı tanımlamak için kullanılan bir şablon tabanlı araç.
  • Ansible: Sağlama süreçlerini kolaylaştıran bir otomasyon aracı.
  • Azure Resource Manager (ARM): Microsoft Azure için bir altyapı yönetim aracıdır.

DevOps İçin Önemi:

Sağlama, altyapının hızlı ve tutarlı bir şekilde kurulmasını sağlar. Otomatikleştirilmiş sağlama, manuel yapılandırma hatalarını azaltır ve yeni sistemlerin dakikalar içinde çalışır hale gelmesini mümkün kılar.

2. Dağıtım (Deployment)

Dağıtım, yazılım uygulamalarının geliştirme veya test ortamlarından üretim ortamlarına aktarılmasını ifade eder. Bu süreç, yazılımın kullanıcılarla buluştuğu noktadır.

Örnek Senaryo:
Turizm firması, web uygulamasına bir otel karşılaştırma özelliği ekliyor. Bu özelliği dağıtmak için, mavi-yeşil dağıtım yöntemi kullanılıyor. Mevcut mavi ortam çalışmaya devam ederken, yeni yeşil ortam test edilir ve ardından tüm trafik yeni ortama yönlendirilir. Bu sayede kesinti riski minimize edilir.

Dağıtım Süreci:

  • Yazılım paketlerinin ilgili ortamlara taşınması.
  • Konfigürasyon dosyalarının yüklenmesi ve ayarlanması.
  • Sistemin başlatılması ve kullanılabilir hale getirilmesi.

Dağıtım Türleri:

  • Blue-Green Deployment: Mevcut sistemle paralel olarak yeni bir sürüm çalıştırılır ve sorun olmadığında tamamen geçiş yapılır.

  • Rolling Deployment: Yazılım, eski sürümü kademeli olarak değiştirerek dağıtılır.
  • Canary Deployment: Küçük bir kullanıcı grubuna dağıtım yapılarak performans izlenir.

Örnek Araçlar:

  • Jenkins: Sürekli entegrasyon ve dağıtım (CI/CD) süreçlerini otomatikleştirir.
  • GitLab CI/CD: Yazılım kodundaki değişiklikleri hızla dağıtan bir CI/CD aracı.
  • Spinnaker: Dağıtım otomasyonu için kullanılan bir çoklu bulut aracı.

DevOps İçin Önemi:

Dağıtım süreci, uygulama kodunun güvenilir ve hızlı bir şekilde kullanıma sunulmasını sağlar. Otomatik dağıtım, manuel müdahale gereksinimini azaltır ve sürüm yükseltmeleri sırasında hata riskini düşürür.

3. Orkestrasyon (Orchestration)

Orkestrasyon, sağlama ve dağıtım süreçlerini koordine eden bir üst düzey otomasyon sürecidir. Bu, birden fazla hizmetin ve bileşenin entegre edilerek çalıştırılmasını kapsar.

Örnek Senaryo:
Turizm firması, rezervasyon sistemi için bir önbellekleme katmanı (Redis), bir sıra yönetim sistemi (Queue) ve bir veritabanı (SQL) kullanıyor. Orkestrasyon süreçleri, bu bileşenlerin birbiriyle uyumlu çalışmasını sağlar. Örneğin, kullanıcı rezervasyon yaptığında sorgular öncelikle önbellekten kontrol edilir, ardından gerekirse veri tabanına yönlendirilir.

Orkestrasyon Süreci:

  • Çok sayıda altyapı kaynağını bir araya getirerek belirli bir amaç doğrultusunda çalıştırmak.
  • Bağımlı hizmetlerin sırasını ve bağlantılarını yönetmek.
  • Dinamik olarak değişen altyapıya yanıt vermek (örneğin, yük arttığında otomatik ölçeklendirme).

Örnek Kullanım Alanları:

  • Bir web uygulaması için veritabanı, sunucular ve yük dengeleyicilerinin otomatik olarak birlikte çalışmasını sağlamak.
  • Kubernetes gibi araçlarla konteynerlerin otomatik olarak yerleştirilmesi ve yönetilmesi.

Örnek Araçlar:

  • Kubernetes: Konteynerlerin otomatik dağıtımı ve ölçeklendirilmesini yönetir.
  • Docker Swarm: Konteyner orkestrasyonu için basit bir araç.
  • Ansible Tower: Ansible süreçlerini merkezi bir yerden koordine eder.
  • Ansible: İdempotent bir araç olarak hem yapılandırma yönetimi hem de orkestrasyon sağlar.
  • Puppet ve Chef: Zorunlu ve bildirimsel yaklaşımları destekleyen popüler yapılandırma yönetimi araçlarıdır.

DevOps İçin Önemi:

Orkestrasyon, altyapı bileşenlerinin uyumlu bir şekilde çalışmasını sağlar. Bu, özellikle karmaşık ve dinamik ortamların yönetiminde kritik bir rol oynar.

Bu Üç Bölümün Birlikte Çalışması

Sağlama, dağıtım ve orkestrasyon, DevOps süreçlerinde bir bütün olarak çalışır. Örneğin:

  1. Sağlama: Yeni bir sunucu oluşturulur ve üzerine temel yazılımlar yüklenir.
  2. Dağıtım: Uygulama kodu bu sunucuya yüklenir ve çalıştırılır.
  3. Orkestrasyon: Sistem, yük dengeleme veya otomatik ölçeklendirme ile optimize edilir.

DevOps’un otomatik yapılandırma yönetimindeki bu üç bölüm, modern IT operasyonlarının temelini oluşturur. Sağlama, altyapıyı hızla hazır hale getirirken; dağıtım, yazılımın kullanıcılarla buluşmasını sağlar. Orkestrasyon ise tüm bu süreçleri uyumlu hale getirir ve sistemin dinamik gereksinimlere hızlıca yanıt vermesini mümkün kılar. Bu bölümler, bir arada çalışarak organizasyonların verimliliğini artırır, hataları azaltır ve inovasyonu hızlandırır.

IaC ve Konteynerleşme

Konteyner tabanlı sistemler (Docker, Kubernetes), IaC’nin daha verimli bir şekilde uygulanmasını sağlar. Konteynerler, uygulama ortamlarını bağımsız ve taşınabilir hale getirerek altyapı yönetiminde devrim yaratır.

Kod Olarak Altyapı (IaC), modern DevOps kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır. Manuel işlemleri kod aracılığıyla otomatik hale getirerek hız, tutarlılık ve ölçeklenebilirlik sağlar. IaC’nin benimsenmesi, organizasyonların daha hızlı yenilik yapmasını ve müşteri beklentilerini karşılamasını mümkün kılar. Bu yaklaşımı destekleyen Terraform, Ansible ve Kubernetes gibi araçlar, altyapıyı yönetme biçimimizi kökten değiştirmiştir. DevOps kültürünü güçlendirmek isteyen organizasyonlar için IaC vazgeçilmez bir stratejidir.

DevOps’un Temelleri: Agile, Lean, Visible Ops ve ITIL

DevOps, modern organizasyonların hız, kalite ve iş birliği hedeflerini gerçekleştirmek için kullandığı güçlü bir yöntemdir. Ancak bu yöntemin temelleri, Agile, Lean, Visible Ops ve ITIL gibi disiplinlerden gelir. Bu yaklaşımlar, DevOps’un yapı taşlarını oluşturarak süreçlerin optimize edilmesine, israfın azaltılmasına ve ekipler arasında uyumun sağlanmasına katkıda bulunur.

  1. Agile: Esneklik ve Sürekli Gelişim

Agile Nedir?
Agile, yazılım geliştirme süreçlerinde esneklik, iş birliği ve sürekli gelişimi ön plana çıkaran bir yöntemdir. Agile’ın temelleri, 2001 yılında bir grup yazılım geliştiricisi tarafından yazılan Agile Yazılım Geliştirme Manifestosu’na dayanır. Bu manifesto, yazılım süreçlerini daha uyarlanabilir hale getiren dört temel değeri ve 12 ilkesi içerir.

Agile Manifestosu’nun 4 Temel Değeri:

  1. Bireyler ve Etkileşimler, Süreçler ve Araçlardan Daha Önemlidir.
  2. Çalışan Yazılım, Kapsamlı Dokümantasyondan Daha Önemlidir.
  3. Müşteri İş Birliği, Sözleşme Pazarlıklarından Daha Önemlidir.
  4. Değişime Tepki Verme, Bir Planı Takip Etmekten Daha Önemlidir.

Agile ve DevOps İlişkisi:
Agile, yazılım geliştirme süreçlerini hızlandırırken operasyon süreçlerini dışarıda bırakır. DevOps, bu açığı kapatarak Agile’ı operasyon süreçlerine genişletir ve geliştirme ile operasyon ekiplerini uyum içinde çalıştırır. Agile ile kısa döngülerde geri bildirim alınırken, DevOps bu sürecin operasyon tarafında da aynı hızla devam etmesini sağlar.

  1. Lean: İsrafı Ortadan Kaldırmak ve Değer Yaratmak

Lean Nedir?
Lean, israfı ortadan kaldırarak müşteriye değer katmaya odaklanan bir düşünce sistemidir. Kökenini Toyota Üretim Sistemi’nden alan Lean, süreçlerdeki gereksiz işleri tespit eder ve sürekli iyileştirme kültürünü benimser. Mary ve Tom Poppendieck gibi düşünürler, Lean’i yazılım geliştirme süreçlerine uyarlamış ve yazılım dünyasına yeni bir perspektif kazandırmıştır.

Mura, Muda ve Muri:
Lean, israfı üç kategoride sınıflandırır:

  • Mura (Düzensizlik): Süreçlerdeki dalgalanmalar ve dengesizlikler.
  • Muda (Değer Katmayan İşler): Gereksiz dokümantasyon veya kullanılmayacak özellikler gibi faaliyetler.
  • Muri (Aşırı Yük): İnsanlar veya makineler üzerindeki kapasiteyi aşan iş yükü.

Lean ve DevOps İlişkisi:
Lean, DevOps süreçlerinde israfın azaltılmasını ve değer akışlarının optimize edilmesini sağlar. Otomasyon araçları, gereksiz işleri azaltırken, değer akışı haritalama teknikleri süreçleri daha sade hale getirir. DevOps’un hız ve kalite hedefleri, Lean ilkeleriyle doğrudan desteklenir.

  1. Visible Ops: Şeffaflık ve Değişiklik Yönetimi

Visible Ops Nedir?
Visible Ops, IT operasyonlarının verimliliğini artırmak ve değişiklik yönetimini optimize etmek için geliştirilen hafif bir çerçevedir. Gene Kim, Kevin Behr ve George Spafford tarafından yazılan “The Visible Ops Handbook” kitabında tanıtılan bu yaklaşım, kaotik IT operasyonlarını daha şeffaf ve yönetilebilir hale getirir.

Visible Ops’un 4 Temel Adımı:

  1. Kaosun Kontrol Altına Alınması: İzinsiz değişiklikleri engellemek ve mevcut durumu stabilize etmek.
  2. Değişiklik Yönetiminin Otomatikleştirilmesi: Küçük ve yönetilebilir değişikliklerle riski azaltmak.
  3. Kayıpların Azaltılması: Hassas yapıları tespit ederek sorunları minimize etmek.
  4. Proaktif Yönetim: İzleme araçlarıyla sistem performansını sürekli iyileştirmek.

Visible Ops ve DevOps İlişkisi:
Visible Ops, DevOps’un sürekli entegrasyon ve sürekli teslimat süreçlerini destekleyen bir çerçevedir. Özellikle değişiklik yönetiminde sağladığı kolaylık, DevOps uygulamalarının başarıyla yürütülmesine katkı sağlar.

  1. ITIL: IT Hizmet Yönetiminin Kılavuzu

ITIL Nedir?
ITIL (Information Technology Infrastructure Library), IT hizmet yönetimi için dünya çapında kabul görmüş bir çerçevedir. ITIL, organizasyonların IT hizmetlerini planlamasına, sunmasına ve sürekli iyileştirmesine yardımcı olur. İlk kez İngiltere hükümeti tarafından geliştirilmiş ve günümüzde Axelos tarafından yönetilmektedir.

ITIL’in Beş Yaşam Döngüsü:

  1. Hizmet Stratejisi: IT hizmetlerinin iş hedefleriyle uyumlu hale getirilmesi.
  2. Hizmet Tasarımı: Hizmetlerin etkili bir şekilde planlanması ve tasarlanması.
  3. Hizmet Geçişi: Yeni veya değiştirilmiş hizmetlerin canlıya alınması.
  4. Hizmet Operasyonu: Hizmetlerin günlük operasyonel yönetimi.
  5. Sürekli Hizmet İyileştirme: Sürekli geri bildirimlerle hizmetlerin geliştirilmesi.

ITIL ve DevOps İlişkisi:
ITIL, DevOps’un hizmet yönetim süreçlerine katkıda bulunur. Özellikle değişiklik yönetimi, problem yönetimi ve sürekli iyileştirme süreçleri, ITIL ve DevOps arasında güçlü bir bağ kurar.

Sonuç: Agile, Lean, Visible Ops ve ITIL ile DevOps’u Güçlendirin

DevOps, yazılım geliştirme ve operasyon süreçlerini birleştirerek organizasyonların daha hızlı, kaliteli ve uyumlu çalışmasını sağlar. Ancak bu yöntemin başarısı, Agile’ın esnekliği, Lean’in israfı azaltma ilkeleri, Visible Ops’un değişiklik yönetimi yaklaşımı ve ITIL’in hizmet yönetimi çerçevesiyle birleşmesine dayanır. Bu yapı taşlarını bir arada kullanarak organizasyonlar, modern IT dünyasında sürdürülebilir başarıyı yakalayabilir.

Bu yazıda ele alınan yöntemler, DevOps’un temelini oluşturan felsefeleri ve uygulamaları anlamanıza yardımcı olacaktır. Organizasyonunuzda bu yöntemleri uygulayarak, süreçlerinizi optimize edebilir ve DevOps’un sunduğu avantajlardan tam anlamıyla faydalanabilirsiniz.

 

DevOps Kültürüne Neden İhtiyacımız Var?

Teknoloji dünyasında yıllardır BT departmanlarının iş süreçleriyle uyum sağlayamaması, işletmelerin karşılaştığı temel sorunlardan biri olmuştur. Geliştiriciler, operasyon mühendisleri ve diğer ekipler arasında süregelen uyumsuzluk, genellikle “karmaşa duvarı” olarak adlandırılan bir durum yaratır. Bu metafor, ekiplerin ihtiyaçlarını birbirine “fırlattığı” ve genellikle yanlış anlamaların veya gecikmelerin yaşandığı bir çalışma düzenini tanımlar. İşte tam bu noktada DevOps devreye giriyor.

DevOps, bu “duvarları” yıkarak ekiplerin aynı hedef doğrultusunda çalışmasını sağlar. Bu yaklaşım, iş birliğini teşvik ederek süreçlerin daha hızlı ve verimli işlemesine olanak tanır. Ancak, bu kültürü oluşturmak sadece araçları veya süreçleri değiştirmekle mümkün değildir; ekiplerin iletişim ve çalışma biçimlerini tamamen yeniden şekillendirmek gerekir.

DevOps’ta İletişim ve Güvenin Gücü

DevOps’un başarısında iletişim ve güvenin rolü asla göz ardı edilemez. Bir projede teknik uygulamaların ne kadar etkileyici olduğu bir yana, ekipler arasındaki iletişim eksikliği veya güvensizlik, tüm sürecin başarısız olmasına neden olabilir. İletişim kanalları açık ve net bir şekilde yapılandırılmadığında, bilgi akışı durur ve ekipler birbirini sabote eder gibi görünmeye başlar.

İyi bir DevOps uygulaması için ekiplerin hem şeffaf bir şekilde iletişim kurması hem de birbirine güvenmesi gerekir. Ron Westrum’un organizasyonel bilgi akışı modeli burada devreye girer. Ron Westrum’un organizasyonel bilgi akışı modeli, organizasyonların bilgi paylaşımı ve iş birliği süreçlerini nasıl ele aldığını açıklayan bir çerçevedir. Westrum, organizasyonları bilgi akışına göre üç temel tipe ayırmıştır. Patolojik organizasyonlar, bilgi paylaşımının sınırlı veya tamamen engellendiği, hataların gizlendiği ve suçlama kültürünün hâkim olduğu yapılardır. Çalışanlar genellikle bireysel çıkarlarını ön planda tutar ve güven eksikliği ekipler arası iş birliğini imkânsız hale getirir. Bu tür organizasyonlarda iş süreçleri zayıf, ekipler izole ve yenilikçilik minimum seviyededir. Bürokratik organizasyonlar ise bilgi paylaşımının sıkı bürokratik süreçlerle kontrol edildiği, rollerin ve sorumlulukların katı bir şekilde tanımlandığı yapılardır. Sistemler istikrarlı olsa da değişimlere uyum sağlama ve yenilikçilik oldukça yavaştır. Üretken organizasyonlar, bilgi paylaşımının ve şeffaflığın teşvik edildiği, hataların öğrenme fırsatına dönüştürüldüğü, güçlü bir güven ortamına sahip yapılardır. Bu tür organizasyonlar, yenilikçiliği, iş birliğini ve değişimlere adaptasyonu en üst düzeye çıkararak karmaşık çevrelerde başarı sağlar.

Westrum’un tanımladığı “üretken organizasyonlar”, bilgi paylaşımı ve şeffaflığın teşvik edildiği, ekiplerin uyum içinde çalıştığı yapılardır. Bu tür bir organizasyonda, herkes bilgiye kolayca erişebilir ve bu da güveni artırır. DevOps’un temelleri işte bu şeffaflık ve güven üzerine inşa edilmelidir.

Modelin Önemi DevOps İçin Nedir?

Ron Westrum’un modeli, bir organizasyonun kültürünün DevOps uygulamalarını ne kadar iyi destekleyeceğini değerlendirmek için güçlü bir araçtır. Özellikle üretken organizasyonlar, DevOps kültürüne en uygun yapıya sahiptir. Çünkü:

  • Açık bilgi paylaşımı ve şeffaflık, ekipler arasındaki iletişimi ve iş birliğini artırır.
  • Hatalardan öğrenme, sürekli iyileştirme kültürünü destekler.
  • Güven ortamı, yenilikçilik ve hızlı adaptasyonu teşvik eder.

DevOps’u başarıyla uygulamak isteyen organizasyonların, bürokratik ve patolojik yaklaşımlardan uzaklaşıp üretken bir kültüre geçiş yapması kritik öneme sahiptir. Bu sadece süreçleri değil, aynı zamanda insanların davranışlarını ve iletişim şekillerini dönüştürmeyi gerektirir.

DevOps’ta İş Birliği: Siloları Yıkmak

Ekipler arasında var olan “silolar”, DevOps’un en büyük düşmanıdır. Çoğu organizasyonda geliştiriciler, operasyon mühendisleri ve diğer uzmanlık alanları arasında net bir ayrım vardır. Ancak bu ayrım, iletişim kopukluklarına ve iş birliği eksikliğine yol açar. DevOps, siloları ortadan kaldırarak ekipler arası iş birliğini teşvik eden bir kültür oluşturmayı hedefler. Conway Yasası’na göre, bir organizasyon bölünmüş ekiplerden oluşuyorsa, DevOps uygulamaları başarılı olamaz çünkü ekipler arası iletişim sınırları sistemlerdeki entegrasyon eksikliğine dönüşür.

Bahsi geçen Conway Yasası, organizasyon yapısının ve ekipler arası iletişimin, sistem tasarımı üzerindeki etkisini net bir şekilde ortaya koyar. Bölünmüş ekip yapıları karmaşık ve uyumsuz sistemlere yol açarken, iş birliğini ve iletişimi teşvik eden bir organizasyon yapısı, daha uyumlu ve etkili sistemler yaratır. DevOps’un başarılı olması için Conway Yasası’nın bu prensiplerini dikkate alarak organizasyonel yapınızı gözden geçirmeniz önemlidir.

Conway Yasası’nı uygulamak için, farklı uzmanlıklardan kişileri (geliştirici, operasyon mühendisi, güvenlik uzmanı) bir araya getirerek çapraz işlevli ekipler oluşturmalı ve iletişim sınırlarını ortadan kaldırmalısınız. Ekiplerin aynı iş hedefi üzerinde çalıştığından emin olmak için, örneğin bir ürünün teslimat süresini kısaltmak veya müşteri memnuniyetini artırmak gibi ortak hedefler belirlemek önemlidir.

Paylaşılan iletişim kanalları, düzenli toplantılar ve açık bilgi paylaşımıyla iletişimi güçlendirmek, ekiplerin uyum içinde çalışmasına yardımcı olur. Ayrıca, sistem mimarisini basitleştirerek karmaşıklığı azaltabilir ve modüler, entegre sistemler geliştirebilirsiniz. Örneğin, bir yazılım şirketinde geliştirme ekibi uygulama özelliklerini kodlarken, operasyon ekibi altyapıyı yönetmekle sorumluysa ve bu iki ekip bağımsız çalışıyorsa, geliştiriciler altyapı gereksinimlerini bilmeden kod yazabilir, operasyon ekibi ise yazılımın ihtiyaçlarını anlamadan sistemi çalıştırabilir.

Bu tür ayrılıklar, yazılımda beklenmedik sorunlara ve karmaşık, zor yönetilebilir sistemlere yol açar. DevOps, bu sınırları kaldırarak ekiplerin uyumlu bir şekilde çalışmasını ve sorunların en aza indirilmesini sağlar.

Sürekli Öğrenme ve Kaizen Yaklaşımı

DevOps’un temel felsefelerinden biri, sürekli öğrenme ve iyileştirme kültürüdür. Bu yaklaşım, Japonya’dan doğan Kaizen felsefesiyle büyük bir paralellik taşır. Kaizen, “daha iyiye doğru değişim” anlamına gelen bir Japon felsefesidir ve sürekli iyileştirme prensiplerine dayanır. Kaizen’in temel ilkelerinden biri olan “Gemba”, Japonca’da “gerçek yer” anlamına gelir ve sorunları yerinde çözmeyi önerir. Bu raporlara veya varsayımlara dayanmadan, sürecin kendisini anlamayı teşvik eder. DevOps da bu anlayışı benimseyerek, ekiplerin küçük değişikliklerle sürekli iyileştirme yapmasını sağlar. Planla-Yap-Kontrol Et-Harekete Geç döngüsü, DevOps’un bu sürekli iyileştirme sürecinde kullandığı temel yaklaşımdır.

Bu kültür, ekiplerin eleştirel düşünme becerilerini geliştirmesine ve hem bireysel hem de kurumsal olarak sürekli gelişim sağlamasına olanak tanırken, yazılım geliştirme ve operasyon süreçlerini iyileştirmek için kullanılabilir. Örneğin:

  • Canlı Sistemdeki Hatalar: Bir hatanın neden oluştuğunu anlamak için sistemin çalışma ortamına gidip, kullanıcı davranışlarını ve logları analiz etmek.
  • Geliştirme Süreçleri: Kodlama sırasında veya test sürecinde yaşanan darboğazları anlamak için geliştiricilerle birlikte çalışmak.
  • Kapsayıcı Sorunlar: Ekipler arasındaki iletişim veya iş birliği eksikliğini yerinde gözlemlemek.

DevOps Yolculuğunda Başarıya Giden Adımlar

DevOps, bir gecede uygulanabilecek bir süreç değildir. Sabırlı bir şekilde, küçük ve somut adımlarla ilerlemek gerekir. Başarılı bir DevOps yolculuğu için izlenmesi gereken stratejik adımlar şunlardır:

  1. Sistem Düşüncesi: Tüm organizasyonun genel verimliliğine odaklanın. Yerel iyileştirmeler yerine sistemin tamamını optimize etmeye çalışın.
  2. Geri Bildirim Döngüleri: Sorunları erken tespit etmek ve çözmek için kısa ve etkili geri bildirim döngüleri oluşturun.
  3. Sürekli Deney ve Öğrenme: Hatalardan ders çıkararak ekiplerin ve süreçlerin sürekli gelişimini sağlayın.

Kültürel değişim, bu sürecin temelini oluşturur. Ekiplerin iş birliği yapması, şeffaflığı artırması ve doğru araçları seçerek süreçleri desteklemesi gerekir. Ancak unutmayın, DevOps bir maratondur, bir sprint değil. Küçük adımlarla, sağlam bir temel oluşturarak ilerlemek, uzun vadeli başarıyı getirir.

DevOps Nedir?

Devops ifadesini seneler önce gittiğim bir eğitimde görmüştüm. Development ve Operation ifadelerini anlatarak devam ediyordu. Bu blog yazısını bilgilerimi tazelemek için izlediğim eğitim kapsamında bulunan konu başlıklarını araştırarak yazıyorum. Devops ekibi görse göz yaşlarını tutamazdı 😀

Teknoloji dünyasında her zaman geliştiriciler ve operasyon mühendisleri arasında belirgin bir ayrım olmuştur. Geliştiriciler, yeni uygulamalar ve özellikler oluştururken, operasyon mühendisleri bu uygulamaların çalışacağı altyapıyı kurar ve yönetir.  Ancak, bu iki ayrı rol arasında yeterli iş birliği olmadığında, ortaya çıkan sonuç genellikle karmaşa, zaman kaybı ve düşük performanstır. Bu iki rol arasındaki iş birliğini sağlamak ve olumsuzlukları gidermek için ortaya Devops kavramı oluşturuldu.

Patrick Debois “DevOps bir insan sorunudur.” der. Bu sözüyle DevOps’un özünde bir teknoloji veya araç probleminden çok, insanlar ve kültürle ilgili bir mesele olduğunu vurgular.

DevOps, bu iki farklı rolü bir araya getirerek bir sinerji yaratmayı amaçlar. Bu, uygulama ve sistemleri birlikte ele almayı gerektiren bir yaklaşım. Geliştirme ve operasyon ekipleri, fikir aşamasından üretim sürecine kadar her adımı iş birliği içinde yürütür. DevOps sadece bir süreç veya araç değil; aynı zamanda bir kültür değişikliğidir. Bir teknoloji problemi gibi görünse de özünde bir insan ve iş birliği sorunudur.

DevOps’un Temel Değerleri: CAMS

DevOps, dört temel değere dayanır: Kültür-Culture, Otomasyon-Automation, Ölçüm-Measurement ve Paylaşım-Sharing (CAMS). Bu değerler, organizasyonlarda DevOps kültürünü hayata geçirmek için bir rehber görevi görür.

  • Kültür (C): Ekipler arasında iş birliği ve şeffaflığı teşvik eden bir ortam yaratmak, DevOps’un temelidir. Kültür, yalnızca ekiplerin bir arada çalışmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda karşılıklı anlayışı ve ortak bir vizyonu güçlendirir.
  • Otomasyon (A): Tekrarlayan görevlerin otomasyonu, ekiplerin stratejik işlere odaklanmasını sağlar. Ayrıca hız ve verimliliği artırarak kaliteyi yükseltir.
  • Ölçüm (M): Doğru metrikleri belirlemek ve ölçmek, sistemin mevcut durumunu anlamak ve yapılan değişikliklerin etkisini değerlendirmek için gereklidir.
  • Paylaşım (S): Bilgi paylaşımı, DevOps kültürünün kalbinde yer alır. Ekiplerin dokümantasyon, eşli çalışma veya mentorluk yoluyla bilgi alışverişinde bulunması, organizasyonel büyümeyi destekler.

DevOps’un Rehber İlkeleri: Üç Yol

DevOps’un felsefesini anlamak için Gene Kim tarafından geliştirilen 3 Yol ilkesini inceleyebiliriz. Bu ilkeler, DevOps değerlerini günlük hayata taşımanın stratejik yollarını sunar.

  • Sistem Düşüncesi ve Akış İyileştirme: Tüm sistemi optimize etmeye odaklanmak gerekir. Bir departmanın performansını artırmak, eğer genel sistemi olumsuz etkiliyorsa faydasızdır.
  • Geri Bildirim Döngüleri: Kısa ve etkili geri bildirim döngüleri, sorunların erken tespit edilmesini sağlar. Bu, zaman ve maliyet açısından büyük kazançlar sunar.
  • Sürekli Deney ve Öğrenme: Deneme yanılma yoluyla öğrenme kültürünü teşvik etmek, yenilik ve gelişimin önünü açar. Ekipler, hatalardan ders çıkararak daha iyi bir iş akışı yaratabilir.

Hangi DevOps Araçlarını Kullanılıyor?

DevOps araçları, süreçleri destekleyen birer yardımcıdır; ancak insanlar ve süreçlerden sonra gelir. Araç seçerken şu temel yaklaşımları benimsemek önemlidir. Araç seçimleri bu doğrultuda yapılmalıdır.

Doğru Yaklaşım: İnsanlar ve Süreçler Araçlardan Önce gelmelidir.

Alex Honor’un meşhur sözü bunu çok iyi açıklar: “İnsanlar, süreçlerden çok araçlardan önemlidir.
Başarılı bir DevOps uygulaması için aşağıdaki sıralamanın uygulanması gerektiği ifade ediliyor.

  1. İnsanları ve sorumluluklarını belirleyin.
  2. İş akışını tanımlayın.
  3. Süreci desteklemek için doğru araçları seçin.

Araçlar, insanları bir araya getirmeli ve iş birliğini teşvik etmelidir. Unutmayın, “en iyi araç” diye bir şey yoktur; yalnızca sizin ihtiyaçlarınıza en uygun araç vardır.

Kullanılması Planlanan Araçların Seçiminde Temel İlkeler

  1. Basit Tutun (KISS): Daha fazla araç, daha fazla karmaşıklık demektir. Sadece ihtiyacınız olan araçları kullanın.
  2. Araç Zinciri: Araçlar birbiriyle entegre çalışmalı ve değer akışını desteklemelidir.
  3. Dinamik Uyumluluk: Araçlar, değişen altyapılara adapte olabilmelidir.

Popüler DevOps Araçları

İhtiyacınıza göre kullanabileceğiniz araçlardan bazıları:

  • Kubernetes: Konteyner düzenleme.
  • Terraform: Altyapıyı kod olarak yönetme.
  • Ansible, Puppet, Chef: Yapılandırma yönetimi. (Bunları hiç duymamış olmakla birlikte izlediğim eğitimde adı geçti)
  • Jenkins: Sürekli entegrasyon ve teslimat.
  • Docker: Konteynerleştirme.
  • GitHub: Kaynak kod yönetimi ve iş birliği.

DevOps’un Temel Uygulama Alanları

DevOps’u uygulamaya geçirmek için belirli alanlara odaklanmak gerekir. Bu alanlar, DevOps’un hem teorik hem de pratik boyutlarını kapsar.

  • Kültür: Ekipler arasında güven ve iş birliğini teşvik eden bir ortam yaratmak. İnsanların öğrenebileceği, başarısız olabileceği ve deneyimlerini paylaşabileceği bir ortam oluşturmak şarttır.
  • Süreç: Agile ve Lean metodolojilerinin entegrasyonu, DevOps süreçlerinin temelidir. Geri bildirim döngüleriyle sürekli iyileştirme sağlanır.
  • Kod Olarak Altyapı: Sistemleri manuel yerine programlanabilir hale getirerek yeniden üretilebilirlik ve hız kazanılır. Bu, altyapının bir yazılım gibi ele alınmasını sağlar.
  • Sürekli Teslimat: Yazılım değişikliklerini hızlı, güvenli ve sürekli bir şekilde teslim etmek. Bu, müşterilere daha hızlı değer sunmayı mümkün kılar.
  • Site Güvenilirlik Mühendisliği: Yüksek düzeyde gözlemlenebilirlik ve otomasyonla sistemleri yönetmek, sistemlerin güvenilirliğini artırır.

DevOps ile İş Performansını Nasıl Artırabilirsiniz?

DORA (DevOps Araştırma ve Değerlendirme) raporlarına göre, DevOps uygulamalarını benimseyen şirketler, yazılım teslimat performansında ciddi bir artış gösteriyor. Özellikle sürekli teslimat ve site güvenilirlik mühendisliği gibi uygulamalar, yalnızca operasyonel mükemmeliyeti değil, aynı zamanda iş performansını da iyileştiriyor.

Yüksek performans gösteren ekiplerin ortak noktası, kısa teslimat süreleri ve hızlı geri dönüşlerdir. DevOps, sadece teknolojik değil, aynı zamanda stratejik bir avantaj sağlar.

DevOps Yolculuğuna Nereden Başlamalı?

DevOps, bir gecede uygulanabilecek bir süreç değildir. Başlangıçta küçük ve ölçülebilir adımlarla ilerlemek gerekir:

  • Kültürel Değişim: Siloları yıkmak ve ekipler arasında iş birliğini artırmak.
  • Otomasyona Geçiş: Tekrarlayan görevleri otomatikleştirerek verimliliği artırmak.
  • Doğru Metrikleri Belirlemek: Başarıyı ölçmek için somut verilere odaklanmak.
  • Bilgi Paylaşımı: Ekiplerin deneyim ve bilgilerini paylaşmasını teşvik etmek.

DevOps, bir organizasyonun sadece teknolojisini değil, aynı zamanda kültürünü de dönüştürür. İnsanları, süreçleri ve araçları bir araya getirerek daha hızlı, güvenilir ve etkili bir iş modeli sunar. Eğer organizasyonunuzda DevOps’a yer vermek istiyorsanız, ilk adımı atmak için hiçbir zaman geç değildir. Başlangıç noktanız, kültürünüzü değerlendirmek ve ekiplerinizi birleştirmek olabilir. Unutmayın, DevOps yolculuğu bir maraton, bir sprint değildir.

Playwright Yapılandırma Dosyası: playwright.config.ts

Playwright, modern web uygulamaları için uçtan uca testler yazmak ve çalıştırmak için kullanılan bir framework’tür. Bu yapılandırma dosyasında, testlerin nasıl çalıştırılacağı, hangi tarayıcıların kullanılacağı ve diğer önemli ayarlar tanımlanmıştır.

İkinci yazımızda, test projenizde testlerin nasıl çalışacağını yapılandırmak için birçok seçeneğin bulunduğu playwright.config.ts dosyasını inceleyeceğiz.

Ayrıca, test çalıştırıcısı komutlarının nasıl oluşturulduğu ve yazmanızı kolaylaştıracak package.json komut dosyalarını gözden geçireceğiz. Playwright ile çalışmaya başlarken, ilk inceleyeceğimiz dosya playwright.config.ts dosyasıdır. Bu dosya, projede uygulayacağımız testler için gerekli tüm yapılandırmaları içerir.

const { defineConfig, devices } = require(‘@playwright/test’);   ifadesi, @playwright/test paketinden defineConfig ve devices isimli iki fonksiyonu veya nesneyi alır ve onları defineConfig ve devices isimli değişkenlere atar.

Ortam Değişkenlerini Okuma (Opsiyonel)

// require(‘dotenv’).config({ path: path.resolve(__dirname, ‘.env’) });

Bu kısım, .env dosyasından ortam değişkenlerini okumak için kullanılan dotenv paketini kullanır. Ancak şu anda yorum satırı halindedir, yani aktif değil.

Parametreler ve Fonksiyonlar

defineConfig

  • defineConfig fonksiyonu, Playwright yapılandırmasını tanımlamak için kullanılır. Bu fonksiyon, yapılandırma ayarlarını daha temiz ve anlaşılır bir şekilde düzenlemenize olanak tanır.

const config = defineConfig({ // Yapılandırma ayarları buraya gelir });

  • testDir: Testlerin bulunduğu dizini belirtir.
  • timeout: Her bir testin tamamlanması için verilen maksimum süredir.
  • use: Testler için genel ayarları içerir:
    • headless: Tarayıcıların başsız modda çalışıp çalışmayacağını belirtir.
    • viewport: Tarayıcı pencere boyutlarını ayarlar.
    • actionTimeout: Bireysel eylemlerin zaman aşımını belirler.
    • ignoreHTTPSErrors: HTTPS hatalarını yoksayma ayarı.
    • video: Test başarısız olduğunda video kaydını saklama ayarı.
  • projects: Farklı tarayıcılar ve cihazlar için yapılandırma projelerini içerir. devices nesnesinden belirli cihaz yapılandırmaları kullanılabilir.
  • reporter: Test sonuçlarının nasıl raporlanacağını belirtir.
  • fullyParallel: Testlerin tamamen paralel çalışmasını sağlar. Tüm testler aynı anda çalıştırılır, böylece test süresi kısaltılır.
  • forbidOnly: CI ortamında (env.CI değişkeni tanımlıysa) test.only kullanımını yasaklar. Bu, CI ortamında yanlışlıkla sadece belirli testlerin çalıştırılmasını önler.
  • retries: Testlerin başarısız olması durumunda yeniden deneme sayısını belirtir. Bu örnekte testler iki kez daha çalıştırılır.
  • workers: Testlerin paralel olarak çalıştırılacağı işçi (worker) sayısını belirtir. CI ortamında tek işçi kullanılırken, diğer durumlarda varsayılan değer kullanılır.
  • reporter: Test sonuçlarının nasıl raporlanacağını belirtir. Liste, JSON ve HTML formatlarında raporlar oluşturulur.
  • use: Testler için genel ayarları içerir:
    • headless: Tarayıcıların başsız modda çalışıp çalışmayacağını belirtir.
    • viewport: Tarayıcı pencere boyutlarını ayarlar.
    • actionTimeout: Bireysel eylemlerin zaman aşımını belirler.
    • ignoreHTTPSErrors: HTTPS hatalarını yoksayma ayarı.
    • video: Test başarısız olduğunda video kaydını saklama ayarı.
    • trace: İzleme (trace) özelliğini etkinleştirir. Bu örnekte, izleme sadece ilk yeniden denemede etkinleştirilir.
  • projects: Farklı tarayıcılar ve cihazlar için yapılandırma projelerini içerir. Her tarayıcı veya cihaz için özel ayarlar belirlenebilir. Örneğin, Desktop Chrome, Desktop Firefox, Desktop Safari, Mobile Chrome ve Mobile Safari gibi projeler tanımlanmıştır.

devices nesnesi, Playwright tarafından sağlanan ve farklı cihaz ve tarayıcı kombinasyonlarını tanımlayan önceden tanımlanmış ayarları içerir. Bu ayarlar, belirli cihazların ve tarayıcıların davranışlarını simüle etmek için kullanılır.

Bu şekilde, Playwright yapılandırma dosyanızı daha modüler ve okunabilir hale getirebilirsiniz. defineConfig fonksiyonu, yapılandırma ayarlarını daha düzenli ve anlaşılır bir şekilde tanımlamanıza yardımcı olurken, devices nesnesi farklı cihaz ve tarayıcı kombinasyonlarını kolayca kullanmanıza olanak tanır.

Playwright Yapılandırması

module.exports = defineConfig({   testDir: ‘./tests’,
fullyParallel: true,
forbidOnly: !!process.env.CI,
retries: process.env.CI ? 2 : 0,
workers: process.env.CI ? 1 : undefined,
reporter: ‘html’,
use: {
// baseURL: ‘http://127.0.0.1:3000’,
trace: ‘on-first-retry’,
},

  • testDir: ‘./tests’: Test dosyalarının bulunduğu dizini belirtir.
  • fullyParallel: true: Testlerin tamamen paralel olarak çalışmasını sağlar. Burada varsayılan olarak true’ya sahip olduğumuzu görüyoruz- Playwright dosya içindeki tüm testleri paralel olarak çalıştırma yeteneğine sahiptir, dolayısıyla bu komut değerinin true olarak ayarlanması güzel, böylece testleri daha da hızlandırabiliriz.
  • forbidOnly: !!process.env.CI: CI ortamında (process.env.CI değişkeni tanımlıysa) test.only kullanımını yasaklar. Bu, yanlışlıkla sadece belirli testlerin çalıştırılmasını önler.
  • retries: process.env.CI ? 2 : 0: CI ortamında testlerin başarısız olması durumunda iki kez yeniden denenmesini sağlar. CI ortamı dışındaki durumlarda yeniden deneme yapılmaz.
  • workers: process.env.CI ? 1 : undefined: CI ortamında tek işçi kullanılırken, diğer durumlarda varsayılan değeri kullanır.
  • reporter: ‘html’: Test sonuçlarının HTML formatında raporlanmasını sağlar.
  • use: Testler için genel ayarları içerir:
    • trace: ‘on-first-retry’: İlk yeniden denemede izleme (trace) özelliğini etkinleştirir. trace başarısız olan testleri anlamamıza yardımcı olacaktır ve bu durumda başarısız olursa, ilk tekrar denemede bunu izleyecektir. Bu değeri burada görebileceğiniz gibi birkaç değerle de değiştirebilirsiniz.
    • baseURL: Yorum satırı halindedir. Testler sırasında kullanılacak temel URL’yi belirtir.
  1. Proje Yapılandırmaları

  projects: [

{
name: ‘chromium’,
use: { …devices[‘Desktop Chrome’] },
},
{
name: ‘firefox’,
use: { …devices[‘Desktop Firefox’] },
},
{
name: ‘webkit’,
use: { …devices[‘Desktop Safari’] },

},
/* Test against mobile viewports. */
// {
//   name: ‘Mobile Chrome’,
//   use: { …devices[‘Pixel 5’] },
// },
// {
//   name: ‘Mobile Safari’,
//   use: { …devices[‘iPhone 12’] },
// },

/* Test against branded browsers. */
// {
//   name: ‘Microsoft Edge’,
//   use: { …devices[‘Desktop Edge’], channel: ‘msedge’ },
// },
// {
//   name: ‘Google Chrome’,
//   use: { …devices[‘Desktop Chrome’], channel: ‘chrome’ },
// },
],

  • projects: Farklı tarayıcılar ve cihazlar için yapılandırma projelerini içerir.
    • name: ‘chromium’: Chromium tarayıcısı için yapılandırma.
    • use: { …devices[‘Desktop Chrome’] }: Desktop Chrome tarayıcı yapılandırmasını kullanır.
    • name: ‘firefox’: Firefox tarayıcısı için yapılandırma.
    • use: { …devices[‘Desktop Firefox’] }: Desktop Firefox tarayıcı yapılandırmasını kullanır.
    • name: ‘webkit’: Webkit tarayıcısı için yapılandırma.
    • use: { …devices[‘Desktop Safari’] }: Desktop Safari tarayıcı yapılandırmasını kullanır.
  • Yorum satırı olarak bırakılan diğer projeler, mobil tarayıcılar ve markalı tarayıcılar (Microsoft Edge ve Google Chrome) için yapılandırma örnekleridir.
  1. Yerel Geliştirme Sunucusunu Çalıştırma (Opsiyonel)

  /* Run your local dev server before starting the tests */
// webServer: {
//   command: ‘npm run start’,
//   url: ‘http://127.0.0.1:3000’,
//   reuseExistingServer: !process.env.CI,
// },
});

  • webServer: Testler başlamadan önce yerel geliştirme sunucusunu çalıştırmak için kullanılan bir yapılandırmadır. Şu anda yorum satırı halindedir, yani aktif değil.
    • command: Sunucuyu başlatmak için çalıştırılacak komut.
    • url: Sunucunun erişileceği URL.
    • reuseExistingServer: CI ortamında mevcut sunucuyu yeniden kullanmama ayarı.

Bu yapılandırma dosyası, Playwright ile testlerinizi nasıl yapılandıracağınızı ve çalıştıracağınızı belirler. Dosyada yapılan değişiklikler, tüm testlerin çalışma şeklini etkiler.

Playwright’ı Neden Kullanmalıyız?

Playwright, Microsoft tarafından geliştirilen bir açık kaynaklı test otomasyon framework’üdür. Web uygulamaları için güvenilir uçtan uca (end-to-end) testler yazmayı ve çalıştırmayı sağlar. Playwright, Chromium, Firefox ve WebKit gibi tüm modern tarayıcı motorlarını destekler. Ayrıca, JavaScript, TypeScript, Python, C# ve Java gibi çeşitli programlama dilleri ile uyumludur. Playwright, paralel test yürütme, cihaz emülasyonu ve güçlü hata ayıklama araçları gibi özellikler sunar, bu da onu modern web uygulamaları için ideal bir test otomasyon aracı haline getirir.

Test otomasyon framework olarak Playwright’ı neden seçmeliyiz?

  1. Birleşik API: Playwright, tüm modern tarayıcı motorlarında (Chromium, WebKit, Firefox) çalışır ve mobil kapsama alanı için cihaz emülasyonunu destekler. Hem başlı hem de başsız tarayıcı seçenekleri sunar, geliştiricilerin hata ayıklama kolaylığı ile CI/Bulut yürütme arasında öncelik belirlemesine olanak tanır.Başsız Tarayıcı: Grafik kullanıcı arayüzü (GUI) olmadan çalışan bir web tarayıcısıdır. Bu tür tarayıcılar, sayfa yükleme, DOM işleme ve JavaScript yürütme gibi tüm tarayıcı işlevlerini yerine getirir, ancak kullanıcıya görsel olarak sunulmaz.Bu başsız tarayıcıları kullanarak testleri daha hızlı ve verimli bir şekilde çalıştırabilir, çünkü grafiksel öğeleri yüklemeleri gerekmez.

    Başlı Tarayıcı: Grafik kullanıcı arayüzü (GUI) ile çalışan geleneksel bir web tarayıcısıdır. Kullanıcılar, bu tarayıcıları kullanarak web sayfalarını görsel olarak görüntüleyebilir, etkileşimde bulunabilir ve web uygulamalarını test edebilir. Test otomasyonu sırasında, başlı tarayıcılar kullanılarak testlerin manuel olarak nasıl göründüğünü ve davrandığını gözlemlemek mümkündür. Başlı tarayıcılar, özellikle kullanıcı arayüzü testlerinde ve hata ayıklamada faydalıdır.

  2. Dayanıklılık Testi: Playwright, “otomatik bekleme” ve “otomatik yeniden deneme” özellikleri ile hatalı testlerin temel nedenlerini ortadan kaldırır. Zengin araç seçenekleri (izleme, zaman yolculuğu), arıza durumunda hata ayıklamayı ve sorunları düzeltmeyi kolaylaştırır.
  3. İzolasyon Testi: Her test, bağımsız olarak kendi tarayıcı bağlamında çalışır. Testler optimizasyon için paralel olarak gerçekleştirilir ve bir test hatası diğerlerini etkilemez.
  4. Güçlü Araçlar: Playwright, CLI veya Visual Studio Code uzantısını kullanma seçenekleriyle test yazmadan yürütmeye, hata ayıklamaya, raporlamaya ve profil oluşturmaya kadar geliştirici deneyimini kolaylaştırır.

Bu yazımızda Playwright haberlerini nasıl güncel tutacağımızı, Playwright dokümantasyonunu menüler ve arama özelliği ile nasıl kullanacağımızı, Playwright’ı nasıl kuracağımızı ve testleri nasıl çalıştıracağımızı öğreneceğiz.

Playwright’ı Keşfet ve Öğren

Öğrenmeye başlarken, Playwright web sitesi çok önemli bir kaynaktır. Burada, çalışmalarda kendi kendinize yeterli olmanız ve framework’ün gelişimini takip etmeniz için gereken her şeyi bulabilirsiniz.

Dokümantasyon için doğru dili seçtiğinizden emin olun. Bu eğitimde Node.js kullanıyoruz, bu zaten varsayılan dildir.

Öne çıkan bir özellik, toplulukla bağlantı kurabileceğiniz ve yardım alabileceğiniz Discord kanalıdır. Sayfanın en altına doğru kaydırdığınızda, kullanışlı olabilecek birkaç daha fazla bağlantı bulacaksınız.

Bir diğer öne çıkan özellik, uzmanlardan çok sayıda harika içerik bulabileceğiniz YouTube kanalı ve projeyi “Star”layıp “Watch”layarak e-posta ile ilgili bildirimler alabileceğiniz GitHub sayfasıdır.

“Releases” kısmında, yeni özellikler, hata düzeltmeleri ve büyük değişikliklerle ilgili notları göreceksiniz, bu yüzden bunu takip etmek önemlidir.

Kendi web sitesine döndüğümüzde, dokümantasyon üzerinden incelemeye devam edebiliriz.

“Getting Started” menüsü, framework’ü tanımak ve testlerinizi nasıl yazıp sürdüreceğinizi anlamak için ilk adımları size verecektir; bunların çoğunu bu blog yazımızda göreceğiz.

Takip etmesi güzel bir diğer menü “Playwright Test”tir, burada daha ileri özellikler ve daha kapsamlı bir framework hakkında bilgi edinebilirsiniz. Önemli bir diğer menü öğesi “Guides”dır. Burada, Playwright’ın sunduğu birçok özellik için açıklamalar ve örnekler bulabilirsiniz.

Sağ tarafta, ana konular arasında kolayca gezinebilir ve framework’ün en iyi uygulamalarını tanımak, test yürütmeyi optimize etmek ve kodun sürdürülebilirliğini artırmak için son derece önemlidir.

Sonuç olarak, en iyi uygulamaları takip edip etmeyeceğinize karar vermek size kalmış, ancak neden orada olduklarını bilmek önemlidir.

Son olarak, kodunuzu bir framework’ten başka bir framework’e taşımak veya Docker, Selenium Grid gibi üçüncü taraflarla entegrasyonlar yapmak için burada “Migration” ve “Integrations” altında birkaç seçenek de bulunuyor ancak bunları en azından şimdi test etmeyeceğiz.

İncelememize başlayalım…  İlk etapta atacı kurcalamak için inceleyeceğimiz durum Mouse click olayı. İşlem çok basit, insan benzeri bir tıklama gerçekleştirir.

Dokümantasyonu incelediğimizde çok farklı örnekler ve açıklamalar da bulunuyor. Örneğin, tıklamaya bir gecikme eklemek istiyorsanız, tıklayıp birkaç saniye basılı tutmak istiyorsanız, nasıl kullanılacağını görebilirsiniz. Benzer örneklere kurulumdan sonra bakacağız.

Playwright Kurulumu ve Ayarlama

Şimdi dokümantasyonu nasıl kullanacağımızı öğrendiğimize göre, bir sonraki adım Playwright’ı kurmak. Hazırsanız, Visual Studio’da çalışma yaptığınız klasörü seçtikten sonra Terminal’i açın. Terminalinizi açtıktan sonra, istediğiniz klasöre gidin ve şunu yazın:

“` npm init playwright@latest “`

Bu, Playwright’ın en son sürümünü kuracaktır.

  1. Hangi dili kullanmak istediğimizdir.

√ Do you want to use TypeScript or JavaScript? · JavaScript

Javascript seçip, enter tuşuna basacağız.

  1. Uuçtan uca testlerinizi nereye koyduğunuzdur.

√ Where to put your end-to-end tests? · tests

Varsayılanı, yani tests klasörünü seçip “Enter” tuşuna basacağız.

GitHub Actions iş akışını eklemek isteyip istemediğinizi sorar. Şu an için bunu yapmayacağız, bu yüzden bir kez daha “Enter” tuşuna basarak false diyeceğiz. Son soru, tarayıcıları yüklemek isteyip istemediğinizdir. Biz bir kez daha “Enter” tuşuna basarak evet diyeceğiz. Çünkü tarayıcılar üzerinde test işlemi gerçekleştireceğiz.

Tarayıcılar ve Playwright indirilecek ve kurulacak ve sonunda bir başarı mesajı göreceksiniz.

Sonrasında birkaç kullanışlı komut göreceksiniz. Örneğin, testi çalıştırmak isterseniz, şunu yazabilirsiniz:

“` npx playwright test “`

Bu, projeye eklediğiniz testleri çalıştırır.

Şimdi Playwright’ı kurduğumuza göre, IDE’yi açalım.

Terminal’e `code .` yazıp enter’a basarak VS Code’u açabiliriz.

Burada, bazı klasörlerin oluşturulduğunu görebiliriz. Bu klasörler hakkında daha fazla bilgi edineceğiz, ama şimdilik Visual studio editöründe “Extensions” sekmesine gidip “playwright” yazalım. Birkaç seçenek var- Microsoft’un olanı seçtiğimizden emin olalım. Ben daha önceden kurduğum için var olan hali ile gösteriyorum.

Uzantı hakkında detayları inceleyebiliriz. Buradaki yükleme süreci çok kolay. Yükleme başarıyla tamamlandıktan sonra, sol tarafta simgesini göreceğiz. Buraya gelip birkaç seçenek olduğunu fark edebilirsiniz. Tüm testleri bu menüden çalıştırabilirsiniz. Ve bu proje için mevcut testlerin listesini filtreleyebilirsiniz.

Önemli bir not, burada gösterilecek tüm testler bu Playwright config dosyasındaki tests dizinine bağlı olacaktır. Testlerinizi orada görmek istiyorsanız, bu klasörün güncel olduğundan veya testlerin bu klasör altında olduğundan emin olun.

Şimdilik, bu düğmeye tıklayarak testleri çalıştıralım ve testin çalıştırılacağını göreceksiniz.

Testi çalıştırmanın başka bir yolu, bu simgeye tıklayarak veya bu komutları kullanarak Terminal’e gitmektir.

Terminale “` npx playwright test “` yazarsanız oluşturmuş olduğunuz testler yine çalışacaktır.

Raporu açmak isterseniz, bu komutu kolayca yazabilir ve sonuçlarla birlikte bir tarayıcı açılır. Tekrar, bunlar hakkında daha fazla detay göreceğiz, ama şimdilik Playwright’ın neler yapabileceği hakkında bir fikir edinmek için yeterli.

 

Yazılım Testi Nedir? Temel Kavramlar ve Uygulama Yöntemleri Rehberi

Yazılım Testinin Tanımı ve Amacı

Yazılım testi, bir yazılım ürününün belirlenen gereksinimleri karşılayıp karşılamadığını, beklenen şekilde çalışıp çalışmadığını ve hatalar içerip içermediğini doğrulamak için yapılan sistematik bir süreçtir. Testin temel amacı, yazılımın kalitesini artırmak, hataları tespit edip düzeltmek, kullanıcı memnuniyetini sağlamak ve riskleri en aza indirmektir.

Yazılım dünyasında kalite, başarının anahtarıdır. Oluşturulan herhangi bir yazılımın piyasaya sürülmeden önce kapsamlı testlerden geçmesi gerektiği anlamına gelir. Yani Yazılım Kalite Güvencesi (Software Quality Assurance – SQA), bir yazılım ürününün belirlenen kalite standartlarına uygunluğunu sağlama sürecidir. Bu süreçte test tekniklerinin önemi büyüktür çünkü testler, yazılımın işlevselliğini, güvenilirliğini, performansını ve kullanıcı beklentilerini karşılama düzeyini değerlendirmemizi sağlar.

Testin Yazılım Geliştirme Sürecindeki Rolü

Yazılım testi, yazılım geliştirme sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır ve kalite güvencesi sağlar. Test süreci, yazılımın her safhasında hataları saptamak ve düzeltmek, kullanıcı beklentilerini karşılamak ve sistemin performansını doğrulamak için kullanılır. Ayrıca, yazılımın güvenilirliğini ve kullanıcı memnuniyetini artırmada kritik bir role sahiptir.

Test Tekniklerinin Yazılım Kalite Güvencesindeki Rolü

Gerçekleştirdiğimiz testler, yazılım geliştirme yaşam döngüsünün erken aşamalarında hataları ortaya çıkararak düzeltme maliyetlerini düşürür ve ürünün kalitesini artırır. Ayrıca yazılımın belirlenen gereksinimleri karşılayıp karşılamadığını doğrular, böylece ürünün müşteri beklentilerini karşılaması sağlanır. Test sürecinde gerçekleştirilen farklı test senaryoları altında yazılımın kararlılığını ve güvenilirliğini ölçerek beklenmedik hataların önüne geçilir. Yük ve stres testleri ile yazılımın performansı ölçülür ve yazılımda bulunan darboğazlar tespit edilerek iyileştirmeler yapılır. Kullanılabilirlik testleri ile yazılımı kullanacak kullanıcıların yazılımla etkileşimleri gözlemlenir ve kullanıcı deneyimi iyileştirilir. Son olarak gerçekleştirebileceğimiz güvenlik testleri ile yazılımın potansiyel zafiyetleri ortaya çıkarılır ve güvenlik açıklarının kapatılması sağlanır.

Yazılım Testi Türleri

Yazılım testleri, farklı amaçlara hizmet eden çeşitli türlerde gerçekleştirilir:

Manuel Testler

İnsan test uzmanları tarafından gerçekleştirilen testlerdir. Test senaryoları manuel olarak yürütülür ve sonuçlar gözlemlenir. Manuel testler, genellikle yeni bir sürümün veya özelliğin temel fonksiyonlarını hızla kontrol etmek için kullanılır. Yazılımın ana işlevlerinin düzgün çalışıp çalışmadığını doğrulamak için yapılır.

Geliştirme sürecinde yeni veya beklenmedik durumlarla karşılaşıldığında manuel testler daha esnek bir yaklaşım sunar. Ayrıca yeni geliştirilen özellikler hızla kontrol edilebilir ve hemen geri bildirim sağlanabilir. Bu tarz testler için gerekli altyapı ve kodlama çabası olmadan hızlıca testler gerçekleştirilebilir.

Otomatik Testler

Test senaryolarının otomatik olarak çalıştırıldığı ve sonuçların otomatik olarak değerlendirildiği testlerdir. Test otomasyonu, tekrarlayan testlerin verimliliğini artırır ve insan hatalarını azaltır. Otomatize edilmiş hızlı testler, özellikle sürekli entegrasyon ve sürekli teslimat (CI/CD) süreçlerinde önemlidir. Bu testler, yazılım geliştirme döngüsünün her aşamasında otomatik olarak çalıştırılabilir.

Testler otomatik olarak çalıştırıldığı için, insan müdahalesi olmadığından hızlı bir şekilde gerçekleştirilebilir. Her aşamada aynı test senaryoları, değişiklik yapıldıkça tekrar tekrar kullanılabilir. Otomatize edilen bu testler, sürekli entegrasyon sistemleriyle kolayca entegre edilebilir ve kod tabanına yeni kod eklemeleri yapıldıkça otomatik olarak çalıştırılabilir.

Yazılım Test Süreçleri

Yazılım testi, genellikle aşağıdaki aşamalardan oluşan bir süreç izler:

  1. Test Planlama: Test stratejisi, test kapsamı, test kaynakları ve test takvimi belirlenir.
  2. Test Tasarımı: Test senaryoları, test verileri ve test koşulları hazırlanır.
  3. Test Ortamı Kurulumu: Testlerin gerçekleştirileceği ortam hazırlanır.
  4. Test Uygulama ve Hata Takibi: Test senaryoları yürütülür ve sonuçlar kaydedilir. Tespit edilen hatalar raporlanır ve düzeltilmesi için ilgili birimlere iletilir.
  5. Test Sonuçlarının Değerlendirilmesi: Test sonuçları analiz edilir ve yazılımın kalitesi değerlendirilir.

Testin Önemi ve Faydaları

Yazılım testi, yazılım geliştirme sürecinin vazgeçilmez bir parçasıdır ve birçok önemli fayda sağlar:

  • Hata Tespit ve Düzeltme: Testler, yazılımda bulunan hataları ortaya çıkarır ve düzeltilmesini sağlar.
  • Kalite İyileştirme: Testler, yazılımın kalitesini artırır ve kullanıcı memnuniyetini sağlar.
  • Risk Azaltma: Testler, potansiyel riskleri belirleyerek ve azaltarak projenin başarısını artırır.
  • Maliyet Tasarrufu: Erken aşamalarda tespit edilen hataların düzeltilmesi, daha sonra ortaya çıkacak maliyetli sorunların önüne geçer.
  • Güvenilirlik Artışı: Testler, yazılımın güvenilirliğini artırır ve beklenmedik hataların önüne geçer.

Yazılım testi, yazılım geliştirme sürecinin önemli bir parçasıdır ve yazılımın kalitesini, güvenilirliğini ve kullanıcı memnuniyetini artırmak için kritik öneme sahiptir.

Manuel ve Otomasyon Testleri: Yazılım Geliştirme Sürecinde Hangisi Daha Etkili?

Yazılım geliştirme sürecinde, manuel ve otomasyon testleri, yazılım kalitesini sağlamak için kullanılan iki önemli yaklaşımdır. Her iki yöntemin de kendine özgü avantajları, zorlukları ve ideal kullanım senaryoları vardır.

Manuel Testlerin Avantajları ve Zorlukları

Avantajları:

  • İnsan test uzmanlarının deneyim, sezgi ve yaratıcılığından yararlanır. Bu sayede kullanıcı perspektifinden bakılarak beklenmedik hatalar tespit edilebilir.
  • Test senaryolarında hızlı değişikliklere ve yeni senaryoların eklenmesine olanak tanır. Özellikle keşifsel testlerde bu esneklik önemlidir.
  • Kullanıcı arayüzü (UI) ve kullanıcı deneyimi (UX) testleri gibi görsel geri bildirim gerektiren durumlarda manuel testler daha etkilidir.

Zorlukları:

  • Özellikle büyük ve karmaşık projelerde çok zaman alabilir. Tekrarlayan testler, test uzmanları için sıkıcı ve yorucu olabilir.
  • İnsan hatalarına açıktır. Test uzmanlarının dikkatsizliği veya yorgunluğu, hataların gözden kaçmasına neden olabilir.
  • Manuel testlerin ölçeklenebilirliği zordur. Proje büyüdükçe, test ekibinin de büyümesi gerekebilir.

Ne Zaman Manuel Test Tercih Edilmelidir?

  • Yeni bir özellik veya ürünün ilk testlerinde, test uzmanları keşifsel testler yaparak beklenmedik hataları ortaya çıkarabilir.
  • Kullanıcı arayüzü ve kullanıcı deneyimi testlerinde, gerçek kullanıcıların yazılımla etkileşimini gözlemlemek önemlidir.
  • Görsel tasarımın doğruluğunu kontrol etmek için manuel testler gereklidir.
  • Karmaşık iş akışlarını test etmek için manuel testler daha uygun olabilir.

Manuel Testin Sınırlamaları:

  • Manuel testler, özellikle uzun vadede maliyetli olabilir. Test uzmanlarının maaşları, eğitim masrafları ve diğer giderler dikkate alındığında maliyet artabilir.
  • Tekrarlayan testler, manuel olarak yapıldığında zaman kaybına ve verimsizliğe neden olabilir.

Otomasyon Testlerinin Avantajları ve Zorlukları

Avantajları:

  • Otomasyon testleri, manuel testlere göre çok daha hızlı çalışır ve tekrarlayan testleri verimli bir şekilde gerçekleştirir.
  • İnsan hatalarını ortadan kaldırır ve test sonuçlarının tutarlılığını sağlar.
  • Otomasyon testleri, proje büyüdükçe kolayca ölçeklenebilir.
  • Otomasyon testleri, günün her saatinde çalıştırılabilir ve sonuçlar hızlı bir şekilde alınabilir.

Zorlukları:

  • Otomasyon testleri için başlangıçta yatırım yapılması gerekir. Test otomasyon araçları, eğitim ve altyapı maliyetleri dikkate alınmalıdır.
  • Otomasyon testleri, yazılımda yapılan değişikliklere göre güncellenmelidir. Bu da ek bir bakım maliyeti getirebilir.
  • Bazı karmaşık test senaryolarının otomatikleştirilmesi zor olabilir.

Karşılaştırma ve Uygulama Senaryoları

Özellik Manuel Testler Otomasyon Testleri
Hız Yavaş Hızlı
Maliyet Uzun vadede yüksek Başlangıçta yüksek, uzun vadede düşük
Güvenilirlik İnsan hatalarına açık Daha güvenilir
Esneklik Yüksek Düşük
Ölçeklenebilirlik Düşük Yüksek

 

Kullanılan Toollar

Otomatize hızlı testler için kullanılabilecek bazı popüler araçlar şunlardır:

  • Selenium: Web uygulamalarını test etmek için geniş kullanıma sahip bir otomasyon aracıdır. Çok dilli destek sunar.
  • Cypress: Modern web uygulamalarını test etmek için geliştirilmiş başka bir popüler araçtır. Kurulumu ve kullanımı kolaydır.
  • TestComplete: Kullanıcı arayüzü testleri için güçlü bir otomasyon platformudur ve çok çeşitli uygulama türlerini destekler.
  • JUnit/NUnit: Otomatize birim testleri için kullanılan araçlardır. Bu araçlar, hızlı testlerin entegrasyonunu ve yönetimini kolaylaştırır.
  • SonarQube: Kod kalitesini izlemek ve statik kod analizi yapmak için kullanılır.
  • Jenkins: Entegrasyon testleri için kullanılan sürekli entegrasyon sunucusudur.
  • SonarQube Kod kapsamı (code coverage) analizi yapmak için kullanılır.
  • Selenium WebDriver: Otomatikleştirilmiş entegrasyon testleri için sıklıkla kullanılır.

Projenin ölçeği, bütçesi ve zaman çerçevesi gibi faktörlere bağlı olarak oluşturulan otomasyon, özellikle büyük ve sürekli güncellenen projelerde, test süreçlerini hızlandırmak ve verimliliği artırmak için etkili bir yol sunar. Ancak, manuel testlerin sunduğu esneklik ve hızlı adaptasyon kabiliyeti, özellikle yeni ve karmaşık özelliklerin ilk kez test edilmesi durumunda yararlı olabilir.

Hangi Durumlarda Hangi Test Türü Tercih Edilmelidir?

  • Manuel Testler: Keşifsel testler, kullanılabilirlik testleri, görsel testler ve karmaşık iş akışlarının test edilmesi için idealdir.
  • Otomasyon Testleri: Tekrarlayan testler, regresyon testleri, performans testleri ve yük testleri için uygundur.

Gerçek Dünya Senaryolarından Örnekler

  • Bir e-ticaret sitesinin kullanıcı arayüzü ve kullanıcı deneyimi testleri için manuel testler daha uygundur.
  • Bir bankacılık uygulamasının güvenlik açıklarını tespit etmek için otomasyon testleri kullanılabilir.
  • Bir oyunun farklı platformlarda ve cihazlarda düzgün çalıştığından emin olmak için hem manuel hem de otomasyon testleri yapılmalıdır.
  • Bir turizm firmasının altyapısını test ederken fonksiyonel, fonksiyonel olmayan bazı durumlarda manuel bazı durumlarda otomatik testler yapılmalıdır.

Sonuç olarak, manuel ve otomasyon testleri birbirini tamamlayan yöntemlerdir ve yazılım geliştirme sürecinde birlikte kullanılmaları en etkili sonucu verir. Projenin ihtiyaçlarına ve bütçesine göre doğru test stratejisini belirlemek, yazılım kalitesini sağlamak için önemlidir.

Beyaz Kutu, Siyah Kutu ve Gri Kutu Testleri: Yazılım Test Metodolojileri Arasındaki Farklar

Yazılım test metodolojileri, yazılımın farklı yönlerini test etmek için kullanılan farklı yaklaşımlardır. Beyaz kutu, siyah kutu ve gri kutu testleri, bu metodolojiler arasında en yaygın olarak kullanılanlardır.

Beyaz Kutu Testinin Tanımı ve Uygulamaları

Beyaz kutu testi, yazılımın iç yapısına, koduna ve algoritmalarına odaklanır. Bu test türü genellikle yazılım geliştiriciler tarafından yapılır. Bu test türleri, genellikle yazılım geliştiriciler tarafından uygulanır çünkü bu testlerin yapılabilmesi için yazılımın iç yapısının ve kodunun bilinmesi gerekir.

Beyaz kutu testleri, yazılımın iç yapısına, koduna ve işleyişine detaylı bir şekilde odaklanır. Bu tür testler genellikle yazılım geliştirme sürecinin erken aşamalarında gerçekleştirilir.

Ne Zaman Kullanılır?

  • Birim testleri
  • Entegrasyon testleri
  • Kod kapsamı analizi
  • Güvenlik açıklarının tespiti

Kullanılan Testler 

Unit Testing (Birim Testi)

Birim testi, yazılımın en küçük test edilebilir parçalarının (fonksiyonlar, metotlar, sınıflar) bağımsız olarak test edilmesi işlemidir. Kodun doğru çalışıp çalışmadığını doğrulamak için kullanılır.

Yazılımın en küçük birimlerini (fonksiyonlar, metodlar) test etmek için yazılım geliştiriciler tarafından ayrıntılı test senaryoları yazılır. Her fonksiyon veya metod için olası girdiler ve beklenen çıktılar belirlenir.

Geliştirme sürecinin ilk aşamalarında, her bir modülün veya komponentin ayrı ayrı test edilmesi gerektiğinde birim testleri devreye girer.

Integration Testing (Entegrasyon Testi)

Entegrasyon testi, birden fazla birimin veya modülün birlikte çalışabilirliğini test etmek için kullanılır. Bu test, modüller arası arayüzlerin ve etkileşimlerin doğru şekilde çalıştığını doğrular.

Bağımsız test edilmiş modüller bir araya getirilir ve bu modüllerin birlikte doğru bir şekilde çalışıp çalışmadığı kontrol edilir. Bu, modüller arası veri akışı ve işlevsellik üzerine odaklanır.

Modüller veya sistem komponentleri bir araya getirildiğinde, aralarındaki veri akışı ve işlevsellik kontrol edilir.

Static Code Analysis (Statik Kod Analizi)

Statik kod analizi, kodun çalıştırılmasına gerek kalmadan, yazılımın kaynak kodunun incelenmesidir. Bu analizle, potansiyel hatalar, kod standardı ihlalleri ve performans sorunları tespit edilir.

Kodun çalıştırılmasına gerek kalmadan, kod üzerinde çeşitli kontroller yapılır. Potansiyel hatalar, kod standartlarına uyumluluk ve performans sorunları incelenir. Geliştirme sürecinin herhangi bir aşamasında, kodun kalitesini ve güvenliğini artırmak amacıyla kullanılır.

Path Testing (Yol Testi)

Yol testi, yazılımın mümkün olan tüm yollarını (if-else durumları, döngüler vb.) test ederek, tüm koşulların ve dallanmaların çalıştırılmasını sağlar.

Kodun içindeki tüm yolların test edilmesini gerektirir. Bütün şartların ve dallanmaların etkin bir şekilde test edilmesi sağlanır.

Yazılımın karmaşık mantıksal yapılarını içerdiği durumlarda, olası hata noktalarını tespit etmek için kullanılır.

Code Coverage Testing (Kod Kapsama Testi)

Kod kapsama testi, yazılım testlerinin kodun ne kadarını kapsadığını ölçer. Bu testle, testlerin eksik kaldığı veya daha fazla dikkat gerektiren kod bölgeleri belirlenir. Test sürecinin etkinliğini artırmak ve eksik kalan test senaryolarını belirlemek için kullanılır. Hangi kod bölümlerinin test edildiğini ve hangi bölümlerin test dışı kaldığını analiz eder.

Her test tekniği, yazılımın farklı yönlerini değerlendirir ve kalite güvencesinin kritik bir parçasıdır. Yazılım projelerinizde doğru teknikleri uygulamak, ürününüzün piyasaya sürüldüğünde yüksek kalitede olmasını sağlar.

Beyaz Kutu testi yapılırken yazılımın iç yapısı da incelendiği için daha kapsamlı testler yapılabilir. Bu aşamada geliştirme sürecinin erken aşamalarında hatalar tespit edilebilir. Kodun daha iyi anlaşılması ve optimize edilmesi sağlanır.

Siyah Kutu Testinin Tanımı ve Uygulamaları

Siyah kutu testi, yazılımın iç yapısını göz ardı ederek dıştan gelen girdilere ve çıktılara odaklanır. Bu test, uygulamanın kullanıcı arayüzü üzerinden gerçekleştirilir. Yazılımın iç yapısına veya koduna odaklanmaz, bunun yerine yazılımın dıştan nasıl tepki verdiğini ve kullanıcıların karşılaşabileceği işlevsellikleri test eder.

Yazılımın iç yapısı test edilmediği için bu testler hızlı gerçekleşir. Bu sebeple hızlı testler hem manuel hem de otomatize edilebilir şekilde yapılabilir. Seçim genellikle projenin gereksinimlerine, test süreçlerinin olgunluğuna ve mevcut kaynaklara bağlıdır.

Ne Zaman Kullanılır?

  • Kabul testleri
  • Sistem testleri
  • Kullanılabilirlik testleri
  • Performans testleri

Kullanılan Test Yöntemleri

Smoke Testing (Duman Testi) 

Smoke testi, özellikle yeni sürümler veya güncellemeler sonrasında yazılımın temel bileşenlerinin doğru şekilde çalıştığını kontrol eder. Burada yazılımın iç kod yapısına değil, dışa dönük fonksiyonlarının doğru çalışıp çalışmadığına bakılır.

Stress Testing (Stres Testi)

Stress testi, yazılımın veya sistemlerin yüksek yük altında nasıl performans gösterdiğini test eder. Bu süreçte sistem komponentlerinin nasıl işlediği değil, sistem üzerindeki aşırı yük veya talepler altında genel dayanıklılık ve performans incelenir.

Regression Testing (Regressyon Testi)

Regressyon testi, mevcut işlevselliği koruyup korumadığını görmek için yazılımda yapılan değişikliklerin test edilmesidir. Bu test kodun iç yapısına değil genellikle kullanıcı perspektifinden yazılımın doğru şekilde çalışıp çalışmadığını değerlendirir.

Bu test yöntemleri, yazılımın fonksiyonelliğini kullanıcı seviyesinde değerlendirir ve spesifik kod bloklarını veya algoritmaları analiz etmek yerine, yazılımın genel performansını ve kullanıcı arayüzünün davranışlarını inceler. Bu nedenle, genellikle black-box testing kategorisinde yer alırlar. Ancak, bu testlerin bazıları bazı durumlarda beyaz kutu teknikleriyle birleştirilebilir veya adaptasyon gösterebilir. Özellikle, stres ve regression testlerinde bazen sistemin iç yapılarına yönelik bilgiler de dikkate alınabilir, fakat bu genellikle testin odak noktası değildir.

Avantajları:

Yazılım, gerçek kullanıcıların nasıl kullanacağı göz önünde bulundurularak test edilir. Sistemi test eden test uzmanları, yazılımın iç yapısı hakkında bilgi sahibi olmadıkları için daha tarafsız testler yapabilirler. Bu aşamada test yapan kişiler daha az teknik bilgi gerektirir: Siyah kutu testleri için derinlemesine teknik bilgi gerekmez.

Gri Kutu Testinin Tanımı ve Uygulamaları

Gri kutu testi, beyaz kutu ve siyah kutu testlerinin bir kombinasyonudur. Bu test türünde, test uzmanları yazılımın iç yapısı hakkında kısmi bilgiye sahiptir. Bu bilgi, test senaryolarını daha etkili bir şekilde oluşturmak için kullanılır.

Ne Zaman Tercih Edilir?

  • Entegrasyon testleri
  • Web servisleri testleri
  • Veritabanı testleri

Avantajları:

Beyaz kutu ve siyah kutu testlerinin avantajlarını birleştirir. Böylelikle daha etkili test senaryoları oluşturulmasını sağlar. Hem alt yapıya hem de kullanıcı deneyimine aşina olduğu için hem fonksiyonel hem de fonksiyonel olmayan testler için kullanılabilir.

Gri Kutu testleri beyaz kutu testleri kadar kapsamlı olmayabilir. Siyah kutu testleri kadar tarafsız olmayabilir. Beyaz kutu, siyah kutu ve gri kutu testleri, yazılım testinde kullanılan farklı yaklaşımlardır. Her bir yöntemin kendine özgü avantajları ve dezavantajları vardır. Hangi yöntemin kullanılacağı, testin amacına, yazılımın karmaşıklığına ve mevcut kaynaklara bağlı olarak değişir.

Fonksiyonel ve Regresyon Testi: Yazılım Test Süreçlerindeki Rolü ve Önemi

Yazılım test süreçlerinde, fonksiyonel ve regresyon testleri, yazılımın kalitesini ve güvenilirliğini sağlamak için kritik öneme sahip iki temel test türüdür. Her iki test türü de yazılımın farklı yönlerini değerlendirerek, hataları tespit etmeyi ve yazılımın beklenen şekilde çalıştığından emin olmayı amaçlar.

Fonksiyonel test nedir?

Fonksiyonel test, bir yazılımın belirlenen gereksinimleri karşılayıp karşılamadığını doğrulamak için yapılan test türüdür. Bu testler, yazılımın işlevselliğini, kullanıcı arayüzünü, API’lerini, veri tabanı bağlantılarını ve diğer bileşenlerini kontrol eder.

Fonksiyonel testin önemi ve uygulama alanları:

  • Gereksinimlerin doğrulanması: Fonksiyonel testler, yazılımın belirlenen gereksinimlere uygun olarak çalıştığından emin olmak için kullanılır.
  • Hata tespiti: Yazılımın beklenen şekilde çalışmadığı durumları tespit etmek için kullanılır.
  • Kullanıcı deneyiminin iyileştirilmesi: Kullanıcı arayüzü ve kullanıcı deneyimi ile ilgili sorunları belirleyerek kullanıcı memnuniyetini artırmak için kullanılır.
  • Yazılımın kalitesinin artırılması: Fonksiyonel testler, yazılımın genel kalitesini artırmak ve güvenilirliğini sağlamak için kullanılır.

Regresyon testi nedir?

Regresyon testi, yazılımda yapılan değişikliklerin (hata düzeltmeleri, yeni özellikler ekleme vb.) mevcut işlevselliği bozmadığını doğrulamak için yapılan test türüdür. Bu testler, yazılımın kararlılığını ve güvenilirliğini korumak için önemlidir.

Değişikliklerin test süreçlerine etkisi:

  • Hata düzeltmeleri: Hata düzeltmelerinin yeni hatalara yol açmadığından emin olmak için regresyon testleri yapılır.
  • Yeni özellikler: Yeni özelliklerin mevcut işlevselliği etkileyip etkilemediğini kontrol etmek için regresyon testleri yapılır.
  • Performans iyileştirmeleri: Performans iyileştirmelerinin yazılımın diğer alanlarını olumsuz etkileyip etkilemediğini doğrulamak için regresyon testleri yapılır.

İki Test Türünün Karşılaştırılması

Özellik Fonksiyonel Test Regresyon Testi
Amaç Yazılımın gereksinimleri karşılayıp karşılamadığını doğrulamak Yazılımda yapılan değişikliklerin mevcut işlevselliği bozmadığını doğrulamak
Zamanlama Geliştirme sürecinin her aşamasında yapılır Yazılımda değişiklik yapıldıktan sonra yapılır
Kapsam Yazılımın tüm işlevlerini kapsar Değişikliklerden etkilenen alanları kapsar

Fonksiyonel ve regresyon testlerinin birlikte kullanımı:

Fonksiyonel ve regresyon testleri, yazılım geliştirme sürecinde birlikte kullanıldığında en etkili sonuçları verir. Fonksiyonel testler, yazılımın doğru çalıştığından emin olmak için kullanılırken, regresyon testleri, yapılan değişikliklerin yazılımı bozmadığından emin olmak için kullanılır. Bu iki test türü birlikte, yazılımın kalitesini ve güvenilirliğini sağlamak için önemli bir rol oynar.

Yazılım Performans Testi: Stratejiler, Araçlar ve İpuçları

Yazılım performans testi, bir yazılım uygulamasının belirli koşullar altında nasıl performans gösterdiğini değerlendirmek için kullanılan bir test yöntemidir. Bu testler, yazılımın hızını, ölçeklenebilirliğini, kararlılığını ve kaynak kullanımını ölçerek, potansiyel performans sorunlarını belirlemeyi ve çözmeyi amaçlar.

Performans Testi Nedir?

Performans testi, yazılımın gerçek dünya koşullarında nasıl davranacağını simüle ederek, kullanıcıların deneyimleyeceği performansı tahmin etmeye yardımcı olur. Bu testler, yazılımın beklenen kullanıcı yükü altında, farklı donanım ve yazılım konfigürasyonlarında nasıl çalıştığını değerlendirmek için kullanılır.

Performans testinin önemi ve ne zaman yapılmalıdır?

Performans testi, yazılım geliştirme sürecinin önemli bir parçasıdır ve aşağıdaki durumlarda yapılmalıdır:

  • Yeni bir yazılım uygulaması geliştirilirken: Performans sorunlarını erken tespit etmek ve çözmek için.
  • Mevcut bir yazılım uygulamasında değişiklik yapılırken: Değişikliklerin performansı olumsuz etkileyip etkilemediğini kontrol etmek için.
  • Yazılım uygulaması yeni bir ortama taşınırken: Yeni ortamın performansı nasıl etkilediğini görmek için.
  • Kullanıcı sayısında veya işlem hacminde artış beklenirken: Yazılımın artan yüke dayanıp dayanamayacağını test etmek için.

Performans Testi Araçları ve Teknikleri

Popüler performans testi araçları:

  • JMeter: Açık kaynaklı, yük testi ve performans ölçümü için kullanılan popüler bir araçtır.
  • LoadRunner: Geniş kapsamlı bir performans testi aracıdır, ancak ücretli bir çözümdür.
  • Gatling: Scala tabanlı, yüksek performanslı bir yük testi aracıdır.
  • k6: Modern, geliştirici dostu bir yük testi aracıdır.

Performans testi stratejileri:

  • Yük testi: Yazılımın belirli bir kullanıcı yükü altında nasıl performans gösterdiğini ölçer.
  • Stres testi: Yazılımın aşırı yük altında nasıl davrandığını ve kırılma noktalarını belirler.
  • Dayanıklılık testi: Yazılımın uzun süreli yük altında kararlılığını test eder.
  • Spike testi: Yazılımın ani yük artışlarına nasıl tepki verdiğini ölçer.

Performans Testi Sonuçlarının Analizi

Test sonuçlarının değerlendirilmesi:

  • Yanıt süresi: İsteklerin ne kadar sürede yanıtlandığını gösterir.
  • İşlem hacmi: Belirli bir süre içinde kaç isteğin işlendiğini gösterir.
  • Hata oranı: İsteklerin ne kadarının hatalı olduğunu gösterir.
  • Kaynak kullanımı: İşlemci, bellek, disk ve ağ kullanımı gibi kaynakların nasıl kullanıldığını gösterir.

Performans bottlenecks ve çözüm yolları:

Performans testi sonuçları, yazılımın performansını olumsuz etkileyen darboğazları (bottlenecks) belirlemek için kullanılır. Bu darboğazlar, donanım, yazılım, veritabanı veya ağ kaynaklı olabilir. Darboğazları çözmek için aşağıdaki yöntemler kullanılabilir:

  • Donanım yükseltme: Daha güçlü donanım kullanmak.
  • Yazılım optimizasyonu: Kodun daha verimli çalışmasını sağlamak.
  • Veritabanı optimizasyonu: Veritabanı sorgularını ve indekslerini optimize etmek.
  • Ağ optimizasyonu: Ağ bant genişliğini artırmak veya ağ trafiğini optimize etmek.

Yazılım performans testi, yazılımın kalitesini ve kullanıcı memnuniyetini artırmak için önemli bir adımdır. Doğru araçlar, teknikler ve stratejiler kullanılarak yapılan performans testleri, yazılımın gerçek dünya koşullarında nasıl performans göstereceği hakkında değerli bilgiler sağlar ve potansiyel sorunların çözülmesine yardımcı olur.

  1. Kullanılabilirlik ve Güvenlik Testleri: Yazılımın Kullanıcı Deneyimi ve Güvenliğini Optimize Etme

Kullanılabilirlik Testinin Temelleri

  • Kullanılabilirlik testi nedir?

Kullanılabilirlik testi, bir yazılımın kullanıcılar tarafından ne kadar kolay ve etkili bir şekilde kullanılabildiğini değerlendirmek için yapılan bir test türüdür. Bu testler, kullanıcıların yazılımla etkileşimlerini gözlemleyerek, tasarım, gezinme, içerik ve genel kullanıcı deneyimi ile ilgili sorunları belirlemeyi amaçlar.

  • Kullanılabilirlik testi nasıl yapılır?

Kullanılabilirlik testleri, genellikle gerçek kullanıcılarla gerçekleştirilir. Kullanıcılara belirli görevler verilir ve bu görevleri yerine getirirken gözlemlenirler. Kullanıcıların davranışları, karşılaştıkları sorunlar ve geri bildirimleri kaydedilir. Bu veriler daha sonra yazılımın kullanılabilirliğini iyileştirmek için kullanılır.

Güvenlik Testinin Önemi

  • Güvenlik testi nedir?

Güvenlik testi, bir yazılımın güvenlik açıklarını belirlemek ve düzeltmek için yapılan bir test türüdür. Bu testler, yazılımın yetkisiz erişime, veri hırsızlığına, kötü amaçlı yazılımlara ve diğer güvenlik tehditlerine karşı ne kadar dirençli olduğunu değerlendirir.

  • Güvenlik testi süreçleri ve araçları:

Güvenlik testleri, genellikle aşağıdaki süreçleri içerir:

  1. Zafiyet taraması: Yazılımda bilinen güvenlik açıklarını tespit etmek için otomatik araçlar kullanılır.
  2. Sızma testi (Penetration testing): Yazılımın güvenliğini test etmek için etik hackerlar tarafından gerçekleştirilen simüle edilmiş saldırılardır.
  3. Kod incelemesi: Yazılım kodunda güvenlik açıklarını manuel olarak aramak için yapılır.

Testlerin Kullanıcı Deneyimi Üzerindeki Etkisi

  • Testlerin UX/UI üzerindeki doğrudan etkileri:

Kullanılabilirlik ve güvenlik testleri, kullanıcı deneyimi (UX) ve kullanıcı arayüzü (UI) üzerinde doğrudan etkiye sahiptir. Kullanılabilirlik testleri, kullanıcıların yazılımı daha kolay ve etkili bir şekilde kullanmalarını sağlayacak iyileştirmelerin yapılmasına yardımcı olur. Güvenlik testleri ise, kullanıcıların verilerinin ve bilgilerinin güvende olmasını sağlayarak güvenilir bir kullanıcı deneyimi sunar.

  • Kullanıcı memnuniyetinin artırılması:

Kullanılabilirlik ve güvenlik testleri, kullanıcı memnuniyetini artırmak için önemlidir. Kullanıcı dostu ve güvenli bir yazılım, kullanıcıların yazılımı daha fazla kullanmasını ve yazılıma daha fazla güvenmesini sağlar. Bu da kullanıcı memnuniyetini ve sadakatini artırır.

  1. Yazılım Test Dokümantasyonu: Test Planı ve Senaryolarının Hazırlanması

Test Planının Oluşturulması

  • Test planı nedir ve nasıl hazırlanır?

Test planı, bir yazılım projesinin test sürecini tanımlayan bir belgedir. Test hedeflerini, kapsamını, yaklaşımlarını, kaynaklarını, zaman çizelgesini ve test edilecek özellikleri belirtir. Test planı, test ekibi için bir yol haritası görevi görür ve test sürecinin başarılı bir şekilde yönetilmesine yardımcı olur.

  • Test planının içermesi gerekenler:

Test planı genellikle aşağıdaki bilgileri içerir:

  1. Test hedefleri
  2. Test kapsamı
  3. Test yaklaşımları
  4. Test ortamı
  5. Test verileri
  6. Test araçları
  7. Test görevleri
  8. Test zaman çizelgesi
  9. Riskler ve varsayımlar
  10. Test ölçütleri

Test Senaryo ve Vakalarının Hazırlanması

  • Etkili test senaryoları nasıl yazılır?

Etkili test senaryoları, yazılımın belirli bir işlevselliğini veya özelliğini test etmek için adım adım talimatlar içeren belgelerdir. Test senaryoları, test amacını, test adımlarını, beklenen sonuçları ve test verilerini içermelidir.

  • Test vakalarının detaylandırılması:

Test vakaları, test senaryolarının daha detaylı bir şekilde açıklandığı belgelerdir. Test vakaları, test senaryosunda belirtilen her adım için girdi değerlerini, beklenen çıktı değerlerini ve test koşullarını içerir.

Dokümantasyonun Test Süreçlerine Katkısı

  • Dokümantasyonun önemi:

Yazılım test dokümantasyonu, test sürecinin başarısı için kritik öneme sahiptir. Test planı, test senaryoları ve test vakaları, test ekibinin testleri doğru ve tutarlı bir şekilde gerçekleştirmesine yardımcı olur. Ayrıca, dokümantasyon, test sonuçlarının izlenmesini ve raporlanmasını kolaylaştırır.

  • Dokümantasyonun test süreçlerini nasıl iyileştirdiği:

Yazılım test dokümantasyonu, test süreçlerini aşağıdaki şekillerde iyileştirebilir:

  1. İletişimi kolaylaştırır: Test ekibi üyeleri arasındaki iletişimi kolaylaştırır ve herkesin aynı hedeflere doğru çalışmasını sağlar.
  2. Tutarlılığı sağlar: Testlerin tutarlı bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlar.
  3. İzlenebilirliği artırır: Test sonuçlarının izlenmesini ve raporlanmasını kolaylaştırır.
  4. Verimliliği artırır: Testlerin daha verimli bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlar.
  1. Yazılım Test Süreçlerinde Test Durumlarının Oluşturulması ve İzlenmesi

Test Durumlarının Oluşturulması

  • Test durumu nedir ve nasıl oluşturulur?

Test durumu, bir test senaryosunun belirli bir koşul altında yürütülmesiyle elde edilen sonuçları ifade eder. Test durumları, test senaryolarının gerçek dünya koşullarında nasıl çalıştığını doğrulamak için kullanılır.

Test durumları, test senaryolarındaki her adım için farklı girdi değerleri, beklenen çıktı değerleri ve test koşulları belirtilerek oluşturulur.

  • Test durumlarının yazılım test süreçlerindeki yeri:

Test durumları, yazılım test sürecinin önemli bir parçasıdır. Test senaryolarının gerçek dünya koşullarında nasıl çalıştığını doğrulamak için kullanılırlar. Test durumları, yazılımın farklı koşullar altında nasıl davrandığını anlamayı ve potansiyel sorunları belirlemeyi sağlar.

Test Süreçlerinin İzlenmesi

  • Test süreçlerinin izlenmesi ve yönetimi:

Test süreçlerinin izlenmesi ve yönetimi, testlerin planlandığı gibi ilerlemesini ve tamamlanmasını sağlamak için önemlidir. Test yöneticileri, testlerin ilerlemesini takip eder, sorunları çözer ve test sonuçlarını raporlar.

  • Test süreçlerinde verimliliği artırma yöntemleri:

Test süreçlerinde verimliliği artırmak için aşağıdaki yöntemler kullanılabilir:

  1. Test otomasyonu: Tekrarlayan testleri otomatikleştirerek zaman ve kaynak tasarrufu sağlamak.
  2. Test yönetim araçları: Test planlama, test yürütme ve test raporlama gibi test süreçlerini yönetmek için araçlar kullanmak.
  3. Erken test: Geliştirme sürecinin erken aşamalarında testlere başlamak.
  4. Test önceliklendirme: En önemli testleri önceliklendirerek test sürecini optimize etmek.

Test Raporlama ve Değerlendirme

  • Test sonuçlarının raporlanması:

Test sonuçları, yazılımın kalitesi hakkında bilgi vermek için raporlanır. Test raporları, test edilen özellikleri, test edilen senaryoları, test sonuçlarını ve tespit edilen sorunları içermelidir.

  • Test süreçlerinin değerlendirilmesi ve iyileştirilmesi:

Test süreçlerinin değerlendirilmesi, gelecekteki testlerin daha etkili olmasını sağlamak için önemlidir. Test yöneticileri, test sonuçlarını analiz ederek test süreçlerindeki iyileştirme alanlarını belirleyebilirler.

DevOps Yolculuğunda İdeal Çalışma Ortamları

DevOps, yazılım geliştirme (Development) ve operasyon (Operations) ekipleri arasındaki işbirliğini ve iletişimi artırarak, yazılım uygulamalarının ve hizmetlerinin daha hızlı ve verimli bir şekilde sunulmasını sağlar. Bu yaklaşım sürekli entegrasyon (CI), sürekli teslimat (CD) ve izleme gibi uygulamaları kullanarak, yazılım geliştirme ve altyapı yönetim süreçlerini optimize eder. Böylece, kurumlar daha hızlı yenilik yapabilir, hataları hızlıca düzeltebilir ve müşterilerine daha iyi hizmet sunabilirler. Bu da rekabet avantajı sağlar.

Bir DevOps modelinde geliştirme ve operasyon ekipleri birbirinden kopuk olmamalıdır. Bazen bu iki ekip tek bir ekip haline getirilir ve ekipteki mühendisler geliştirme ve testten dağıtım ve operasyona kadar bir uygulamanın yaşam döngüsünün tamamında çalışırken tek bir işlevle kısıtlı olmayan bir dizi beceri edinir.

DevOps modelinde geliştirme ve operasyon ekipleri arasındaki kopukluk ortadan kaldırılır. Bu modelde ekipler genellikle birlikte çalışır ve yazılımcılar, uygulamanın yaşam döngüsünün geliştirme, test, dağıtım ve operasyon gibi tüm aşamalarında birlikte çalışmalıdır. Bu birlikte çalışma durumunda ekiplerin birbirleriyle kurduğu iletişim sayesinde işleri canlı ortama alma sürecinde yaşamış oldukları sorunları azaltır. Gün içerisinde gerçekleşen entegrasyonlar ve teslimat (CI/CD) süreçleri sayesinde geliştirilen yeni özellikler, fixler veya güncellemeler daha hızlı bir şekilde kullanıcılara ulaştırılır. Bu süreçten oluşturulan otomasyon ve sürekli test süreçlerine ait ortamlar yazılım kalitesini artırır ve hataları erken tespit etmeyi sağlar.  Bu yazımızda şirketlerin kullandığı ortamlardan bahsedeceğiz. Genel olarak çoğu şirket bu kadar farklı ortamlarda çalışmıyor.

DevOps teorisinde, yazılım geliştirme sürecinin çeşitli aşamaları için ideal ortam yapılandırmaları üzerine pek çok farklı ortam bulunmaktadır.

  1. Geliştirme Ortamı (Development): Burası, yazılım geliştiricilerin kod yazdığı ve temel fonksiyonel testleri gerçekleştirdiği ilk duraktır. Bu ortam, hızlı değişiklik ve iterasyon için tasarlanmıştır.
  2. Test Ortamı (Testing): Geliştirme aşamasından sonra, yazılım burada daha detaylı test süreçlerinden geçer. Bu ortam, yazılımın çeşitli kullanıcı senaryolarında veya yazılımın kendi içerisindeki süreçlerde nasıl performans gösterdiğini test etmek için kullanılır.
  3. Staging Ortamı: Üretim ortamının bir aynası olarak işlev görür ve yazılımın canlı ortama çıkmadan önce son kullanıcı deneyimini simüle eder. Burada en önemli olan olay temel işlevlerin sorunsuz çalışmasıdır. Bu ortam, yazılımın gerçek dünya koşullarında nasıl işleyeceğini görme fırsatı verir.
  4. Üretim Ortamı (Production): Yazılımın son kullanıcılar tarafından kullanıldığı canlı ortamdır. Burada performans, güvenlik ve kullanılabilirlik en yüksek öneme sahiptir.

Ancak, araştırmalarım sonucunda gördüm ki, teorideki bu ideal senaryolar her zaman pratikte aynı şekilde yansımıyor. Pratikte, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerde kaynak kısıtlılıkları, ekip yeteneklerinin çeşitliliği ve mevcut teknoloji altyapısının sınırlamaları gibi faktörler, teoride önerilen ideal ortam yapılandırmalarının tam olarak uygulanmasını zorlaştırabilmektedir. Örneğin, bazı şirketler maliyet ve kaynak optimizasyonu nedeniyle test ve staging ortamlarını birleştirebilir ya da bazı küçük geliştirmeleri direkt olarak üretim ortamına alabilir.

2. Yazılım Geliştirme Ortamları: Hangi Ortam Ne Zaman Kullanılır?

Yazılım geliştirme süreci, çeşitli ortamların etkili bir şekilde kullanılmasını gerektirir. Her bir ortam, projenin farklı aşamalarında belirli roller üstlenir ve yazılımın başarılı bir şekilde geliştirilmesi, test edilmesi ve dağıtılması için kritik öneme sahiptir. Ancak yukarıda dediğim gibi bu ortamların hepsi her yazılım firmasında bulunmayabilir.

Local Ortam

Local ortam, geliştiricilerin yazılım uygulamalarını kendi bilgisayarlarında çalıştırıp test edebildikleri bir ortamdır. Bu ortam, yazılım geliştirme süreçlerinde önemli avantajlar sağlar. Öncelikle, geliştiriciler kodlarını hızlı bir şekilde test edip hataları anında tespit edebilir ve düzeltebilirler. Bu, geliştirme sürecini hızlandırır ve verimliliği artırır. Ayrıca, local ortamlar, geliştiricilere bağımsız çalışabilme olanağı sunar, böylece ekip üyeleri birbirlerinden bağımsız olarak kendi kodlarını geliştirebilir ve test edebilirler.

Geliştirme Ortamı (Development)

Yazılımın ilk kodları yazıldığında ve geliştirme sürecinin başlarında kullanılır. Geliştiricilerin yeni özellikler eklemesi, kod değişiklikleri yapması ve ilk düzeydeki testleri (unit testler gibi) gerçekleştirmesi için bir alan sağlar. Hızlı değişim ve sürekli güncellemelere açık, geliştiricilerin kolayca erişebileceği ve kontrol edebileceği bir yapıdadır.

Test Ortamı (Testing)

Geliştirme ortamında yapılan değişikliklerin stabil olduğu ve daha kapsamlı testler gerektiği zaman kullanılır. Yazılımın farklı senaryolarda doğru çalıştığını doğrulamak için daha detaylı testler (entegrasyon testleri, regresyon testleri) yapılır. Gerçek kullanıcı verilerine benzer, kontrol edilmiş verilerle yapılandırılmış bir ortamdır. Bu, yazılımın farklı durumlarda nasıl tepki vereceğini görmek için idealdir.

Staging Ortamı

Yazılımın neredeyse yayın aşamasına geldiği ve son kullanıcı deneyimini mümkün olduğunca gerçekçi bir şekilde simüle etmek istediğinizde kullanılır. Üretim ortamına geçmeden önce yazılımı final testlerinden geçirmek ve potansiyel sorunları gidermek için kullanılır. Üretim ortamına mümkün olduğunca benzer şekilde yapılandırılır, böylece yazılımın canlı ortamda nasıl performans göstereceği konusunda güvenilir veriler sağlar.

Üretim Ortamı (Production)

Yazılım testleri başarıyla geçtiğinde ve kullanıma hazır olduğunda kullanılır. Son kullanıcılara yazılımı sunmak ve gerçek dünya koşullarında çalıştırmak. En stabil ve güvenli ortam olması gerekmektedir. Performans, güvenlik ve kullanılabilirlik burada en yüksek önceliklere sahiptir.

Sandbox Ortamı

Yeni fikirlerin veya daha riskli değişikliklerin güvenli bir şekilde test edilmesi gerektiğinde kullanılır. Geliştiricilere, mevcut sistemlere zarar vermeden denemeler yapma fırsatı sunar. Ayrıca, yeni geliştiricilerin sistemi tanıması ve deneyim kazanması için ideal bir ortamdır. Gerçek verilerden izole edilmiş, deneysel çalışmalar için tasarlanmış bir yapıdadır. Bu ortam, diğer ortamları etkilemeden yeni kodların veya özelliklerin serbestçe test edilmesine olanak tanır.

Performans Test Ortamı

Yazılımın performansını, yük altında nasıl tepki vereceğini ve ölçeklenebilirliğini test etmek gerektiğinde kullanılır. Yazılımın yüksek trafik veya veri yoğunluğu gibi çeşitli stres koşullarında nasıl performans gösterdiğini ölçmek. Gerçek üretim ortamına benzer şekilde yapılandırılmıştır, ancak daha fazla kontrol ve izleme araçlarına sahiptir. Performans bottlenecks (darboğazları) ve hataları belirlemek için özel araçlar ve simülasyonlar içerir.

Backup (Yedekleme) Ortamı

Felaket kurtarma prosedürlerinin etkinliğini test etmek ve veri yedekleme süreçlerini doğrulamak için kullanılır. Kuruluşun verilerinin güvenliğini sağlamak ve herhangi bir veri kaybı durumunda verilerin hızla geri yüklenebilmesini test etmek. Gerçek veri yedeklerini kullanarak, felaket durumlarında veri geri yükleme süreçlerini ve zamanlarını simüle eder. Bu, gerçek bir felaket anında hazırlıklı olmayı garanti altına alır.

Eğitim Ortamı

Yeni kullanıcıların veya geliştiricilerin eğitim sürecinde yazılımla çalışmaları gerektiğinde kullanılır. Gerçek sistemler üzerinde herhangi bir risk oluşturmadan kullanıcıların yazılımı kullanmayı öğrenmelerini sağlamak. Gerçek üretim ortamına benzer fakat etkileşimlerin gerçek sonuçlar doğurmadığı bir yapıdadır. Bu ortamda kullanıcılar, yazılımın özelliklerini keşfedebilir ve çeşitli senaryoları deneyimleyebilirler.

Beta Test Ortamı

Yeni özelliklerin veya güncellemelerin son kullanıcılara sunulmadan önce seçilmiş bir kullanıcı grubu tarafından test edilmesi gerektiğinde kullanılır. Gerçek kullanıcılar tarafından erken geri bildirim toplamak ve yeni özelliklerin veya güncellemelerin kullanıcı deneyimine olan etkisini değerlendirmek. Genellikle kısıtlı bir kullanıcı kitlesine açıktır ve gerçek kullanıcı verileri ile çalışır. Bu ortam, yazılımın piyasaya sürülmesinden önce potansiyel sorunları gidermek için değerli içgörüler sağlar.

Her bir ortamın etkin kullanımı, yazılım geliştirme sürecinin başarısında önemli bir rol oynar. Doğru zamanlarda ve uygun şekillerde kullanıldıklarında, bu ortamlar yazılımın kalitesini artırır, hataları minimize eder ve kullanıcı memnuniyetini sağlamaya yardımcı olur.

3. Staging’den Prodüksiyona: Yazılım Ortamlarının Kritik Rolü

Staging ve Prodüksiyon Ortamlarının Tanımları ve Farkları Staging ortamının, yazılımın son kullanıcıya sunulmadan önceki son testler için kullanıldığı ve prodüksiyon ortamının ise yazılımın canlı kullanıma sunulduğu ortam olduğu açıklanır. Her iki ortam arasındaki temel farklar, kullanım amaçları ve yapılandırmaları üzerinde durulur.

Bu Ortamların Yazılım Kalitesi ve Kullanıcı Deneyimi Üzerindeki Etkileri Staging ortamında yapılan testlerin ve son kontrollerin yazılım kalitesi üzerinde nasıl bir etki yarattığı, bu süreçlerin yazılım hatalarını azaltma ve kullanıcı deneyimini iyileştirme potansiyelleri incelenir. Prodüksiyon ortamının performansı, güvenliği ve kullanılabilirliği gibi unsurlar da değerlendirilir.

Staging’den Prodüksiyona Geçiş Sürecinde En İyi Uygulamalar Bu bölümde, yazılımın staging ortamından prodüksiyon ortamına sorunsuz bir geçiş yapabilmesi için izlenmesi gereken en iyi uygulamalar ve dikkat edilmesi gereken noktalar detaylandırılır. Yeni yazılım sürümlerinin veya güncellemelerinin dağıtımını planlamak ve uygulamak için kullanılan yöntemlerdir. Bu stratejiler, yazılımın kullanıcılarla buluşturulma sürecini optimize etmeyi ve olası sorunları minimize etmeyi amaçlar.